17 Ağustos 2025 Pazar

Teknoloji Bağımlılığı ve Beraberinde Getirdiği Tehlikeler 2021



Teknoloji bağımlılığı, modern dünyanın insanoğluna bulaştırdığı en büyük hastalıklardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Bugün teknolojinin yardımı olmadan yaşamak neredeyse imkansız hale gelmiş durumda. Her geçen gün artan bilgisayar, cep telefonu ve internet kullanım oranları, teknolojik cihazlar karşısında geçirilen uzun zaman dilimleri, bizleri teknolojinin bağımlısı haline getirdi.



Teknolojik gelişmeleri durdurmak mümkün de değil, aslında mantıklı da değil. Doğru ve yerinde kullanılan teknolojinin insan hayatını büyük ölçüde kolaylaştırdığı yadsınamaz bir gerçek. Fakat bir yandan da teknoloji bağımlılığı, beraberinde pek çok tehlikeyi de getirmekte. Peki bu tehlikeler nelerdir? Hadi birlikte göz atalım;



Cep Telefonu Bağımlılığı



telefon-bagimliligi
Nomofobi (telefon bağımlılığı) günümüzün en ciddi rahatsızlıklarından biridir.


Sık sık telefonunuzun çaldığı, cebinizde titrediği hissine kapılıyorsanız durum vahim demektir. Hele bir de her 10-15 dakikada bir sosyal medya hesaplarınızı kontrol etme ihtiyacı duyuyorsanız, çoktan teknoloji bağımlısı olmuşsunuz, geçmiş olsun!

Bilhassa önemli işlerle meşgulken, işinizin başındayken ve uykudan önce telefonunuzu sessize alın. Hatta akşam belirli bir saatten sonra kapatmayı bile düşünebilirsiniz. Yatağa telefonla girmek gibi bir hatayı ise asla yapmamalısınız.



Gerçek Dünyaya Dönmenin Vakti Gelmedi Mi?



Gittiğiniz bir yerde telefonunuz çekmediğinde, herhangi bir sebeple internet bağlantınız koptuğunda panik oluyorsanız, gerçek dünyaya dönme vaktiniz gelmiş demektir. Bir oyuna müptela olmak, instagram, facebook, twitter olmadan nefes alamamak, sürekli parlak ekranlara maruz kalmak, oldukça ciddi bir sorundur. Hem psikolojik, hem de fiziksel sağlığınızı kaybetmek üzere olabilirsiniz. Bu nedenle çok geç olmadan gerçek dünyaya dönmeli, ellerinizde kelepçe haline gelen teknoloji bağımlılığından kurtulmalısınız.



Teknoloji Bağımlılığı, Anksiyete ve Depresyona Neden Olabilir



Yapılan bazı araştırmaların sonucu ortaya koyuyor ki, aynı anda birden çok teknolojik cihaza maruz kalmak, anksiyete ve depresyona neden olabiliyor. Yine araştırma sonuçları, son on yılda bu durumun %120 arttığını gösteriyor. Kulaklıkla müzik dinlerken, elinizde telefon sosyal medyada gezintiye çıkıyor ve karşınızda açık duran televizyonu da izliyorsanız, depresyon riskiyle karşı karşıyasınız demektir.

Cihazlarınızı ayırın ve bir anda sadece bir cihaza odaklanın.



teknoloji-bagimliligi-ve-aileye-zararlari
Teknoloji bağımlılığı, aile bağlarına ve iletişimine büyük zararlar vermektedir.


Teknoloji Bağımlılığı Aile Bağlarının Zayıflamasına Neden Oldu



Teknoloji bağımlılığı, aile bağlarının zayıflamasına ve insanların sosyal hayattan kopmasına neden oldu. İnsanlar artık Netflix, Facebook, Warcraft'a ayırdığı vakti ailesine ayırmaz oldu. Arkadaşlık ilişkileri sekteye uğradı. Tv programları ve sosyal medya hesaplarınız orada öylece duruyor ve bir yere kaçmıyor. Ama zaman içinde ailen ve arkadaşlarını birer birer kaybedeceksin.



Teknoloji Bağımlılığının Fiziksel ve Psikolojik Zararları



Bilgisayar ve televizyon karşısında geçirilen uzun zaman dilimleri, kilo almaya ve faydalı güneş ışınlarından yoksun kalmaya neden oluyor. Ayrıca, baş, bel ve sırt ağrıları, kamburluk, karpal tünel sendromu, stres, depresyon, duygu-durum bozuklukları, teknoloji bağımlılığı ile sıklıkla görülen rahatsızlıklardır.



Teknoloji bağımlılığının geldiği son nokta, insanların işlerini kaybetmelerine ve sevdiklerinden uzaklaşmalarına neden olmasıdır. Depresif ruh hali, suçluluk ve utanç duygusu, teknoloji bağımlılığının sonuçları arasında yer almaktadır.



teknolojik-bagimlilik
Teknolojik cihazlara olan bağımlılığınızdan kurtulduğunuzda, özgürleştiğinizi hissedeceksiniz.


Sizce de özgür olmanın vakti gelmedi mi? Hadi kırın zincirlerinizi ve gerçek hayata, ailenizin ve sevdiklerinizin arasına katılın!



Yasal Uyarı !



www.farukcesur.com.tr adresinde yer alan bilgiler, psikoloğun yapacağı yüz yüze görüşmenin bir alternatifi değildir. Web sitemizde bulunan tüm içerikler web sitemize gelen ziyaretçileri bilgilendirmek amacı ile hazırlanmaktadır. Sitemizde yer alan tüm bilgiler (Blog Yazıları, makaleler, sayfalar), hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini almaz. Site içerisinde bulunan bilgiler tamamen bilgilendirme amaçlıdır.



Sitemizden yola çıkarak herhangi bir ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinizin değiştirilmesi kesinlikle tavsiye edilmez ve önerilmez. Web site içeriğimiz kişisel teşhis ya da kişisel tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Bu bilgilendirme kesinlikle bir psikoloğun danışanıyla görüşmesi yerine geçmez. Bu sitedeki içerikler bilgilendirme amaçlı olup, tedavi yerine geçmez. Tanı ve müdahale ve destek için lütfen uzman desteğine başvurunuz. İntihar veya ölüm düşüncesi veya riskiniz varsa derhal 155 ve 112’yi arayınız. Sitede Türkiye Cumhuriyeti kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.




https://www.farukcesur.com.tr/teknoloji-bagimliligi/?fsp_sid=903

16 Ağustos 2025 Cumartesi

Sınav Kaygısı İle Başa Çıkma Yolları



Sınav kaygısı, sınav süreci ile doğrudan ilgili bir sorundur. Bu endişe durumu, bir kişinin sınavı başarıyla hazırlayıp geçmesini engellemektedir. Çalışma sırasında, kesintisiz çalışan öğrenciler, özellikle sınav dönemlerinde heyecan yaşarlar. Sınavlarda kaygı üniversitelere giriş sınavlarında daha yaygın gözlemlenmektedir. Sınavı başarıyla tamamlamak için sınavda stres ve daha da önemlisi kaygıdan kurtulmanız çok önemlidir. Zira sınavda meydana gelen kaygı, sınav sırasında zihinde olan bilgilerin etkin kullanımını engeller ve öğrenci performansında düşüşe yol açar.





Sınav Kaygısı Belirtileri Nelerdir?



Sınavdan sonra bildiğiniz
şeyi yapamadığınız, dikkatsizce, zamanı doğru kullanamadığınız ve doğru
soruları değiştiremediğiniz için kendinizi suçlarsanız, muhtemelen olumsuz
düşünürsünüz. Bütün bunlar, gerçekçi olmayan ve olumsuz beklentileriniz sonucunda
gerçek potansiyelinizi kullanmanızı engelleyecek olumsuzluklardır.



Sınav kaygısı belirtileri
genellikle dört gruba ayrılır. Bu semptomlar şunları içerir:



Duygusal Belirtiler: Gerginlik, karamsarlık, korku hali, panik, kontrol kaybı, güvensizlik, çaresizlik ve heyecan.



Fiziksel Belirtiler: Mide bulantısı, çarpıntı, karın ağrısı, baş dönmesi, bağırsak problemleri gibi şikayetler.



Düşüncesel Belirtiler: Olumsuz telkinler “Başaramazsam” gibi düşüncelerin zihinden geçmesi ile ölüm isteği.



Davranışsal Belirtiler: Çalışmaları erteleme, davranışlardan kaçınarak bir sınavı reddetme gibi davranışlar.





Sınav Sebeplerini Belirlemek



Sınav kaygısının temel
nedeni, sınava iyi hazırlanmış olunamamasıdır. Sınava iyi hazırlanmadığınızı
bilmek, yüksek derecede strese ve endişeye neden olabilir. Bu nedenle, bu kaygıya
çözüm bulabilmenin ilk yolu sebepleri araştırmak ve tespit etmektir. Burada,
sınava hazırlanırken kaygınızı azaltmak için belli başlı stratejilerin
kullanılması gerekmektedir. Bu telkinler, adımlar, çözüm yolları, sınavda
endişe ile başa çıkmanıza yardımcı olacaktır, çünkü bir sonraki sınavda
yapmanız gerekenleri öğretecektir. Öncelikle sınav kaygısının çok yaygın
olduğunu bilmek gerekir ve çok hızlı bir şekilde çözülebileceğini kabul
etmelisiniz.



Ancak sınavlarla ilgili
çok daha zor olan başka endişe türleri de vardır. Onlar daha çok duygularla,
deneyimlerle ve inançlarla ilgilidir. Bunlardan en yaygın olanı üç kategoriye
ayrılır: başarısızlık korkusu, çaresizlik duygusu ve benlik saygısı tehdididir.



Başarısızlık korkusu, çeşitli kaynaklara bağlı olarak rahatsız edici olabilir ve sınav kaygısı durumunu tetikler. Örneğin, ailenizin ve arkadaşlarınızın sizinle ilgili beklentilerini karşılayamayacağınızdan endişelenebilirsiniz. Veya kötü bir not alırsanız, utanacağınızı düşünebilirsiniz. Belki bir sınavın etkisini abartıp, kariyerinizle veya yaşamınızdaki başarınızı etkileyeceğini bile düşünebilirsiniz. Peki sınav kaygısından kurtulmak için neler yapılabilir?



Fiziksel Eğitim





Sınav öncesi etkili çalışma alışkanlıkları ve teknikleri geliştirin. Yeterli beslenme ve dinlenme, tüm iş programlarının önemli bir parçasıdır. İnsanlar yorulduğunda, endişe düzeyleri artar. Sınava hazırlanırken dahi rahat ve iyi aydınlatılmış bir alanda oturun. Neye ihtiyacınız varsa yanınıza mutlaka alın. Kapının kenarlarından daha uzak bir noktaya oturun ve dikkatinizi hemen dağıtacak olan etkenleri kendinizden uzak tutun.





Zihinsel Hazırlık Süreci



Sınavdan önce ne yapabilirsiniz?



- Sınava iyi şekilde
hazırlanın. Sınav kaygısını azaltmanın en kolay yolu sınav konusundaki
bilginize güvenmektir.



- Sınav merkezine ve
sınıfınıza erkenden gidin, ortamı analiz edin ve tanıyın. Rahatlamaya çalışın
ve arkadaşlarınızla sınav ile ilgili konuşmayın.



- Hedeflerinizi ve
beklentilerinizi kendiniz belirleyin. Aileniz, çevreniz, arkadaşlarınız buna
karar veren merci olmamalıdır. Çünkü bu, kaygınızı arttırır.



- Sınavın önemini abarttığınızda, endişenizi daha da arttırmış olursunuz. Tabii ki bu, önemli sınavlarınız var





(üniversiteye giriş sınavları, vizeler, finaller vb.) Abartmayın demek, bu sınavlar sizin için önemsiz demek değildir. Ancak, çoğu durumda bir sınavın genel not ortalamanızın bir parçası olduğunu unutmayın.



- Sınav sonuçlarındaki
rolünüzü düşünün. Sınav sonuçlarınız için başkalarını suçlama isteğinizi
önleyin. Sınavda kendi katkılarınız ve davranışlarınız hakkında bilgi sahibi
olmak çok önemlidir. Sonuçlarınızı kontrol altında tuttuğunuzu bilmek, sizi daha
fazla çalışmaya teşvik eder.



- Aldığınız notların, öz güveninizin bir ölçüsü olmadığını unutmayın. Bazı insanların böyle düşünmesi zor olacaktır. Özellikle kendimizi öğrenci olarak tanımladığımızda, öğrenci statümüzü notlarla belirleriz. Kişiliğimizi çok daha geniş bir perspektifte tanımlamak çok önemlidir. Öyleyse diğer rollerinizi düşünmeye çalışın. Göreceksiniz ki bu hayatta çok daha farklı ve özel rolleriniz var. Kendinizi bir öğrenci olarak düşünmek yerine, bir oğlan / kız, arkadaş, müzisyen, aşık vb. özelliklere sahip olarak değerlendirin. Rollerinizi düşünün ve telkinlerinizi olumlu yapın. “Bu dersten düşük not almış olabilirim, ama ben çok iyi keman çalarım” gibi başarılı olduğunuz alanları keşfedin.



Sınav Sırasında Neler Yapabilirsiniz?



- Orta derecede gerginlik
normaldir. Sınav kağıdını önünüze aldığınızda, birkaç derin nefes alın ve
yavaşça nefes verin, rahatlayın ve soruları okumaya böyle başlayın.



- Önemli konulara öncelik
verin. Soruları yapamıyor iseniz takılı kalmayın, boş bırakın. Bu soruya fazla
zaman harcamayın. Cevaplayamadığınız soruyu atlayın ve diğer sorulara geçin.



- Sınava çalışırken nasıl
bir ders çalışma metodunuz varsa, sınav esnasında da aynı düzeni koruyun.



Sınav Kaygısı Karşısında Rahatlama Teknikleri



Gevşeme teknikleri kaygıyı azaltmanın üçüncü ve en özel yoludur. Zihinsel ve fiziksel hazırlık ile, sınav öncesi ve sırasında kullanılan rahatlama teknikleri sınav performansınızı artıracaktır.



Sınav Kaygısı


- Vücudunuzun gevşemesine
izin verin. Kollarınızı iki tarafa açın, gözlerini kapatın ve zihninizi mümkün
olduğunca boşaltın.



- Baştan başlayarak, önce
derin bir nefes alın ve kafatası bölgesindeki kasların yaklaşık 10 saniye
boyunca gerilmesini sağlayın. Ardından bu kasları tamamen gevşetin. İki durum
arasındaki farkı düşünün ve bu kasların daha da gevşemesine odaklanın.



- Yaklaşık 30 saniye
sonra, yüz, boyun, kol, göğüs tüm kasları için kısa bir süre sonra ayak
parmaklarınıza da aynı hareketleri tekrarlayın.



- Rahatlamaya devam
ederken en çok stresli ve heyecanlı hissettiğiniz durumları görselleştirin.
Huzursuz hissetmeye başlar başlamaz, animasyonu durdurun ve tekrar rahatlamaya
çalışın. Canlandırma sırasında huzursuz hissedene kadar bu gevşeme ve
canlandırma işlemini tekrarlayın.



- Huzursuz hissettiğiniz
zaman gevşeme tekniğini sık sık kullanın.



Sınavın kaygısından
kurtulmak aslında öğrencinin elinde olan ve uzman desteği ile kolaylıkla
atlatılabilecek bir sorundur. “Acaba” diyerek değil, “Başaracağım” diyerek
başlayın ve sınavdan değil, sınavın sizden korkmasını sağlayın.




https://www.farukcesur.com.tr/sinav-kaygisi/?fsp_sid=889

Bibliyoterapi Nedir?



Bibliyoterapi, kitaplar ve diğer yazılı materyallerin kullanılarak insanların duygusal, zihinsel ve sosyal problemleriyle başa çıkmalarına yardımcı olduğu bir terapi yöntemidir. Bu terapi türü, okuma ve yazma etkinliklerinin insanların yaşam kalitesini artırabileceği fikrine dayanmaktadır.



Tarihçesi



Bibliyoterapi, eski Yunan ve Roma dönemlerine kadar uzanan köklü bir geçmişe sahiptir. O dönemde insanlar, kitapların iyileştirici güçlerine inanmışlar ve bu fikir, modern bibliyoterapi uygulamalarının temelini oluşturmuştur. 20. yüzyılın başlarında Amerika Birleşik Devletleri'nde daha sistematik hale gelmiş ve ardından dünya çapında yaygınlaşmıştır.



Temel İlkeleri



Kitap Seçimi



Bibliyoterapide, bireyin ihtiyaçlarına, ilgi alanlarına ve yaşına uygun kitaplar seçilir. Bu kitaplar, insanların yaşadığı sorunlarla ilgili içgörüler kazanmalarına, duygularını ifade etmelerine ve kendi yaşamlarında benzer deneyimler yaşayan başkalarıyla bağlantı kurmalarına yardımcı olacak niteliktedir.



Süreç



Bibliyoterapide süreç, bireyin seçilen kitapları okuması, bu kitaplar hakkında düşünmesi ve terapistle bu düşüncelerini paylaşması şeklinde ilerler. Terapist, bireyin yaşadığı sorunlara çözüm bulmak için kitapların içeriğini ve bireyin bu içerikle nasıl bağlantı kurduğunu değerlendirir. Bu süreç, bireyin duygusal ve zihinsel gelişimini desteklemeyi amaçlar.



Bibliyoterapi nedir?


Faydaları



Duygusal Faydalar



Bibliyoterapi, bireylerin duygularını daha iyi anlamalarına ve ifade etmelerine yardımcı olur. Ayrıca, yaşadıkları zorluklarla baş etmek için içgörü ve cesaret kazanmalarını sağlar. Bu süreç, bireyin kendine güvenini artırır ve yaşam kalitesini yükseltir.



Zihinsel Faydalar



Bibliyoterapi, okuma ve yazma becerilerini geliştirirken aynı zamanda bireylerin düşünme ve problem çözme yeteneklerini de güçlendirir. Kitaplar, insanların yeni fikirler ve perspektifler keşfetmelerine olanak tanır, bu da zihinsel esneklik ve adaptasyon becerilerini artırır.



Sosyal Faydalar



Bibliyoterapi, insanların sosyal becerilerini geliştirir ve iletişim yeteneklerini güçlendirir. Kitaplar aracılığıyla başkalarının yaşamlarını ve deneyimlerini anlama fırsatı bulan bireyler, empati ve hoşgörü gibi değerlerle donanır. Bu, insanların sosyal çevrelerinde daha başarılı ve uyumlu olmalarını sağlar.



Uygulama Alanları



Çocuklar ve Gençler



Çocuklar ve gençlerin duygusal ve zihinsel gelişimine katkıda bulunur. Okul yaşamında karşılaşılan zorluklar, arkadaşlık ilişkileri ve aile içi sorunlar gibi konulara odaklanan kitaplar, bu yaş grubundaki bireylere rehberlik eder ve yaşadıkları sorunları aşmalarına yardımcı olur.



Yetişkinler



Yetişkinler için , iş yaşamı, ilişkiler, stres yönetimi ve özgelişim gibi alanlarda destek sağlar. Uygun kitaplar seçilerek, yetişkinlerin yaşamlarında karşılaştıkları güçlüklerle başa çıkmaları ve kendilerini daha iyi anlamaları amaçlanır.



Yaşlılar



Yaşlı bireyler için bibliyoterapi, yaşlanma sürecine bağlı olarak ortaya çıkan zorluklarla baş etmeyi öğrenmelerine yardımcı olur. Ayrıca, yaşlılar için kitaplar sosyal izolasyonu azaltır ve yaşam kalitesini artırır. Hafıza, yaşam deneyimleri ve yaşamın anlamı gibi konulara odaklanan kitaplar, yaşlı bireylerin yaşamlarına yeni bir bakış açısı kazandırır.





Bibliyoterapi ve Diğer Terapiler



Bibliyoterapi ve Psikoterapi



Bibliyoterapi, psikoterapinin önemli bir destekleyici unsuru olarak kullanılabilir. Psikoterapide bireyin yaşadığı sorunlara odaklanırken, bibliyoterapi ile bu sorunlara ilişkin farklı perspektifler ve çözüm yolları sunulabilir. Bu sayede, bireyin terapötik süreçten daha fazla fayda sağlaması mümkün hale gelir.



Bibliyoterapi ve Sanat Terapisi



Bibliyoterapi, sanat terapisi ile birlikte uygulandığında bireylerin duygu ve düşüncelerini daha geniş bir yelpazede ifade etmelerine yardımcı olur. Kitaplardan elde edilen ilham ve içgörüler, sanatsal çalışmalara yansıtılabilir. Bu da bireyin terapötik süreçten daha kapsamlı bir biçimde yararlanmasını sağlar.






Sonuç



Bibliyoterapi, insanların yaşamlarında karşılaştıkları duygusal, zihinsel ve sosyal problemleri ele almak için güçlü bir terapi yöntemidir. Çeşitli yaş grupları ve sorunlar için uygulanabilir olan bibliyoterapi, diğer terapi türleri ile de başarılı bir şekilde birleştirilebilir. Kitapların iyileştirici gücünden yararlanarak, bireyler yaşamlarını daha dolu ve anlamlı hale getirebilirler.



Sıkça Sorulan Sorular



Bibliyoterapi her yaş grubu için uygun mudur?

Evet, bibliyoterapi her yaş grubu için uygun bir terapi yöntemidir. Çocuklar, gençler, yetişkinler ve yaşlılar, yaşamlarındaki farklı sorunlara odaklanan kitaplar sayesinde bibliyoterapiden yararlanabilirler.

Bibliyoterapi, sadece kitaplarla mı uygulanır?

Hayır, bibliyoterapi kitapların yanı sıra dergiler, makaleler, şiirler ve diğer yazılı materyallerle de uygulanabilir. Önemli olan, bireyin ihtiyaçlarına uygun ve ilgi çekici materyallerin seçilmesidir.

Bibliyoterapi, diğer terapi türleriyle birlikte kullanılabilir mi?

Evet, bibliyoterapi diğer terapi türleriyle birlikte kullanılabilir. Özellikle psikoterapi ve sanat terapisi gibi terapilerle kombine edildiğinde, bireyin terapötik süreçten daha kapsamlı bir şekilde faydalanması sağlanır.

Bibliyoterapi uygulamasında hangi tür kitaplar kullanılır?

Bibliyoterapi uygulamasında, bireyin yaş, ilgi alanı ve ihtiyaçlarına göre farklı türde kitaplar kullanılabilir. Romanlar, öyküler, biyografiler, kişisel gelişim kitapları ve şiirler gibi birçok farklı türde kitap bibliyoterapi sürecinde kullanılabilir. Önemli olan, kitapların bireyin yaşadığı sorunlarla ilgili içgörüler kazandırması ve terapötik sürece katkı sağlamasıdır.

Bibliyoterapinin etkisi ne kadar sürede görülür?

Bibliyoterapinin etkisi, bireyin yaşadığı problemlere, terapide kullanılan kitapların içeriğine ve bireyin sürece ne kadar aktif katıldığına bağlı olarak değişir. Bazı bireyler kısa sürede fayda görebilirken, diğerleri için süreç daha uzun olabilir. Önemli olan, sürece sabırla ve istekle devam etmek ve terapistin yönlendirmelerine uyum sağlamaktır.






Yasal Uyarı !



www.farukcesur.com.tr adresinde yer alan bilgiler, psikoloğun yapacağı yüz yüze görüşmenin bir alternatifi değildir. Web sitemizde bulunan tüm içerikler web sitemize gelen ziyaretçileri bilgilendirmek amacı ile hazırlanmaktadır. Sitemizde yer alan tüm bilgiler (Blog Yazıları, makaleler, sayfalar), hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini almaz. Site içerisinde bulunan bilgiler tamamen bilgilendirme amaçlıdır.



Sitemizden yola çıkarak herhangi bir ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinizin değiştirilmesi kesinlikle tavsiye edilmez ve önerilmez. Web site içeriğimiz kişisel teşhis ya da kişisel tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Bu bilgilendirme kesinlikle bir psikoloğun danışanıyla görüşmesi yerine geçmez. Bu sitedeki içerikler bilgilendirme amaçlı olup, tedavi yerine geçmez. Tanı ve müdahale ve destek için lütfen uzman desteğine başvurunuz. İntihar veya ölüm düşüncesi veya riskiniz varsa derhal 155 ve 112’yi arayınız. Sitede Türkiye Cumhuriyeti kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.




https://www.farukcesur.com.tr/bibliyoterapi/?fsp_sid=875

15 Ağustos 2025 Cuma

Sınav Kaygısı Nedir ve Nasıl Başa Çıkılır?



Sınavlar, öğrencilerin okul hayatında sıkça karşılaştığı stresli durumlardan biridir. Sınav kaygısı, bazı öğrenciler için başa çıkması zor bir durum olabilir. Ancak kaygının nedenleri ve belirtileri konusunda bilgi sahibi olarak, doğru teknikleri kullanarak kaygıyla başa çıkmak mümkündür. Bu yazıda, sınav kaygısının ne olduğu, nedenleri, belirtileri ve kaygıyla başa çıkma yöntemleri incelenecektir. Ayrıca sınav öncesi hazırlık taktikleri ve mental destek alma konularına da değinilecektir. Sınav kaygısını yenmek ve başarılı olmak için yapılması gerekenler konusunda bilgi sahibi olmak, öğrencilerin sınav sürecini daha kolay ve etkili bir şekilde geçirmelerine yardımcı olabilir.Sınav kaygısından nasıl kurtulursun? Nedenleri, belirtileri, başa çıkma yöntemleri ve öncesi hazırlık taktikleri hakkında bilgi alın.



Sınav Kaygısı Nedir?



Sınav kaygısı, öğrencilerin sınavlardan önce yaşadığı stres ve endişe durumunu ifade eder. Bu kaygı durumu, genellikle sınavın başarısız olma korkusuyla ilişkilidir. Öğrencilerin sınavlara ilişkin yeterli ön hazırlık yapmaması veya başarısız olma endişesi, sınav kaygısının artmasına neden olabilir.



Sınavın yaklaşmasıyla birlikte öğrencilerde görülen bu kaygı belirtisi, fiziksel ve zihinsel olarak olumsuz etkiler yaratabilir. Bu durum, öğrencilerin sınav performansını etkileyebilir ve başarılarını olumsuz yönde etkileyebilir. Sınav kaygısı genellikle öğrencilerin motivasyonunu azaltabilir ve özgüvenlerini sarsabilir.



Sınav kaygısını aşmak için öğrencilerin sınav öncesi doğru bir hazırlık süreci geçirmesi önemlidir. Doğru çalışma metotları ve zaman yönetimi becerileri kazanmak, öğrencilerin sınav stresini azaltabilir. Ayrıca, sınav öncesinde rahatlamak ve stresle başa çıkma tekniklerini öğrenmek de sınav kaygısını hafifletebilir.



Sınav Kaygısının Nedenleri



Sınav kaygısı, öğrenciler arasında oldukça yaygın görülen bir durumdur. Bu kaygının birçok farklı nedeni olabilir.



Bunlardan ilki, öğrencilerin aile baskısıyla karşı karşıya kalmalarıdır. Ailelerin beklentilerinin yüksek olması, öğrenciler üzerinde stres yaratarak sınav kaygısını artırabilir.



Bir diğer neden ise ders çalışma disiplininin eksik olmasıdır. Öğrencilerin yeterince çalışmaması veya doğru çalışma tekniklerini kullanmaması, sınav kaygısının oluşmasına neden olabilir.





Kaygı Belirtileri



Kaygı belirtileri bir sınav yaklaşırken ya da sınav anında kişilerde ortaya çıkabilen huzursuzluk, endişe ve gerginlik halidir. Bu belirtiler fiziksel, duygusal ve davranışsal olarak kendini gösterebilir. Örneğin, sürekli kalp atışlarının hızlanması, mide bulantısı, terleme gibi fiziksel belirtiler görülebilir. Aynı zamanda huzursuzluk, konsantrasyon güçlüğü, karamsarlık gibi duygusal belirtiler de ortaya çıkabilir. Bu belirtiler kişinin günlük aktivitelerini sıkıntıya sokabilir ve sınav başarısını olumsuz etkileyebilir.



Kaygı belirtileri genellikle bireylerin kendi düşünceleri ve beklentileri ile ilgilidir. Çoğu zaman, kişinin kendine olan güvensizliği, mükemmeliyetçilik gibi kişilik özellikleri kaygı belirtilerini artırabilir. Bu nedenle kaygı belirtileri sadece sınav öncesi değil, günlük yaşamda da karşımıza çıkabilir. Bu belirtileri dikkate almak ve gerekli önlemleri almak önemlidir.



Kaygı belirtileri ile başa çıkmak için öncelikle kaygının nedenlerini anlamak ve kabul etmek önemlidir. Ardından stres yönetimi tekniklerini uygulamak, kendini rahatlatıcı aktiviteler yapmak, düzenli egzersiz ve uyku düzenine dikkat etmek, pozitif düşünce tekniklerini kullanmak gibi yöntemler kaygı belirtilerini azaltmaya yardımcı olabilir. Unutmamak gerekir ki, kaygı bir hastalık değil normal bir duygudur ve kişinin doğru şekilde yönlendirmesi durumunda kontrol altına alınabilir.



Kaygıyla Başa Çıkma Yöntemleri



Kaygıyla başa çıkma yöntemleri konusunda birçok farklı yaklaşım bulunmaktadır. Öncelikle sınav kaygısı yaşayan bireylerin kendilerine güvenmeleri ve olumsuz düşünceleri pozitif düşüncelerle değiştirmeleri önemlidir. Bu süreçte kendilerine nazik davranarak strese tepki vermeyi azaltabilirler.



Düzenli nefes egzersizleri yapmak da kaygıyla başa çıkmanın etkili yollarından biridir. Derin nefes almak, vücuttaki stresi azaltabilir ve zihni sakinleştirebilir. Ayrıca, kişilerin hedeflerini belirlemesi ve planlama yapması da kaygıyla mücadelede önemli bir adımdır. Planlı ve düzenli hareket etmek, kaygının etkilerini azaltabilir.



Spor yapmakdüzenli uyku düzeni oluşturmak ve beslenme alışkanlıklarına dikkat etmek de kaygıyla başa çıkmanın başlıca yolları arasındadır. Fiziksel sağlık, ruh sağlığı ile bağlantılı olduğundan, bedenin iyi ve düzenli bir şekilde çalışması kaygıyı azaltabilir.



Sınav kaygısıyla başa çıkma yolları isimli yazımıza buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.



Sınav Öncesi Hazırlık Taktikleri



Sınav öncesi hazırlık taktikleri, sınav kaygısını azaltmanın ve daha başarılı olmanın önemli bir yolu olabilir. Sınav kaygısından kurtulmak için öncelikle doğru bir şekilde hazırlanmak gerekmektedir. İşte sınav öncesi hazırlık taktikleri:



  1. Plan Yapmak: Sınav gününe kadar olan süreci planlayarak çalışma programı oluşturmak, hangi konuların üzerinde daha fazla durmanız gerektiğini belirlemek önemlidir.


  2. Düzenli ve Etkili Çalışma: Sınav öncesi düzenli ve etkili bir şekilde çalışmak, konuları tekrar etmek ve soru çözmek sınav kaygısını azaltabilir.


  3. Fiziksel ve Zihinsel Hazırlık: Sınav öncesi iyi bir gece uykusu almak, sağlıklı beslenmek ve stresle başa çıkmanın yollarını öğrenmek başarıya giden yolda önemli adımlardır.



ÖneriAçıklama
DinlenmekYeterli uyku alarak dinlenmiş bir şekilde sınava girmek kaygıyı azaltabilir.
Deneme Sınavları ÇözmekSınav formatına daha çok aşinalık kazanmak için deneme sınavları çözmek faydalı olabilir.




Mental Destek Almak



Mental destek, sınav kaygısıyla başa çıkmak için oldukça önemli bir faktördür. Sınav kaygısı, birçok öğrenci için stresli bir durum olabilir ve bu durumla başa çıkabilmek için mental destek almak önemli bir adımdır.



Mental destek almak, öğrencinin duygusal ve zihinsel olarak desteklenmesine yardımcı olabilir ve sınav kaygısının etkilerini azaltabilir. Bir terapist veya danışmanla görüşmek, sınav kaygısıyla başa çıkmak için etkili bir yöntem olabilir.



Mental Destek Almanın Yararları
Zihinsel rahatlama sağlar.Duygusal destek sunar.Kaygıyla baş etme becerilerini geliştirebilir.




Sık Sorulan Sorular



Sınav kaygısı nedir?

Sınav kaygısı, sınav öncesinde yaşanan endişe, stres ve korkudur. Öğrencinin sınav sonucundan duyduğu endişe ve korku kaygıya yol açabilir.

Sınav kaygısının belirtileri nelerdir?

Sınav kaygısının belirtileri arasında mide ağrısı, baş ağrısı, uyku problemleri, konsantrasyon güçlüğü, terleme ve titreme gibi fiziksel belirtiler yer alabilir.

Sınav kaygısı nasıl başa çıkılabilir?

Sınav kaygısıyla başa çıkmak için nefes egzersizleri yapmak, düzenli ve dengeli beslenmek, spor yapmak, planlı ve düzenli çalışmak önemli olabilir. Ayrıca destek almak da kaygıyla mücadelede yardımcı olabilir.

Sınav kaygısı kimlerde daha fazla görülür?

Sınav kaygısı genellikle mükemmeliyetçi kişilerde, yoğun rekabetin yaşandığı ortamlarda ve yoğun baskı altında olan öğrencilerde daha fazla görülebilir.

Sınav kaygısıyla nasıl başa çıkılmalıdır?

Sınav kaygısıyla başa çıkmak için rahatlatıcı aktiviteler yapmak, zaman yönetimini iyi yapmak, sınav öncesinde kendinize güvenmek ve olumlu düşünmek önemli olabilir.

Sınav kaygısı öğrenme başarısını nasıl etkiler?

Yüksek düzeyde sınav kaygısı öğrencinin performansını olumsuz etkileyebilir ve öğrenme başarısını düşürebilir. Bu nedenle sınav kaygısıyla başa çıkabilmek önemlidir.

Sınav kaygısıyla başa çıkmak için ne gibi teknikler kullanılabilir?

Sınav kaygısıyla başa çıkmak için derin nefes almak, kendinizi motive etmek, olumlu düşünmek, stresle başa çıkma teknikleri uygulamak gibi teknikler kullanılabilir.


Yasal Uyarı !



www.farukcesur.com.tr adresinde yer alan bilgiler, psikoloğun yapacağı yüz yüze görüşmenin bir alternatifi değildir. Web sitemizde bulunan tüm içerikler web sitemize gelen ziyaretçileri bilgilendirmek amacı ile hazırlanmaktadır. Sitemizde yer alan tüm bilgiler (Blog Yazıları, makaleler, sayfalar), hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini almaz. Site içerisinde bulunan bilgiler tamamen bilgilendirme amaçlıdır.



Sitemizden yola çıkarak herhangi bir ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinizin değiştirilmesi kesinlikle tavsiye edilmez ve önerilmez. Web site içeriğimiz kişisel teşhis ya da kişisel tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Bu bilgilendirme kesinlikle bir psikoloğun danışanıyla görüşmesi yerine geçmez. Bu sitedeki içerikler bilgilendirme amaçlı olup, tedavi yerine geçmez. Tanı ve müdahale ve destek için lütfen uzman desteğine başvurunuz. İntihar veya ölüm düşüncesi veya riskiniz varsa derhal 155 ve 112’yi arayınız. Sitede Türkiye Cumhuriyeti kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.




https://www.farukcesur.com.tr/sinav-kaygisi-nedir/?fsp_sid=861

Mizacınızı Anlamak: Doğuştan Gelen Özellikler ve Şemaların Etkisi



Seans odasında sıkça duyduğum bir sorudur: “Hocam, neden ben böyleyim? Kardeşimle aynı evde büyüdük ama o kadar farklıyız ki... Ben en ufak bir eleştiride günlerce kendime gelemezken, omuz silkip geçebiliyor. Neden ben bu kadar kaygılıyım?” Bu soruların temelinde, her birimizi eşsiz kılan o derin ve gizemli yapı yatar: Mizaç.



Belki siz de kendinizi sık sık başkalarıyla kıyaslarken buluyorsunuz. Belki de partnerinizin, çocuğunuzun veya bir arkadaşınızın belirli durumlara verdiği “aşırı” tepkileri anlamakta zorlanıyorsunuz. İşte bu noktada, bir klinik psikolog olarak size rehberlik etmek, sizi kendi içsel dünyanızın haritasını çıkarmaya davet etmek isterim. Çünkü kendimizi anlama yolculuğu, doğuştan getirdiğimiz o özü, yani mizacımızı tanımakla başlar. Bu yazı, o özün ne olduğunu ve hayat boyu edindiğimiz deneyimlerin (yani şemalarımızın) bu özü nasıl şekillendirdiğini anlamanız için bir davettir.



Mizaç Nedir? Kişiliğimizin Biyolojik Temeli



En basit tanımıyla mizaç, doğuştan getirdiğimiz, biyolojik temelli davranışsal ve duygusal tepki verme eğilimimizdir. O, bizim “fabrika ayarlarımızdır”. Kişiliğimizin ham maddesi, üzerine hayatın resim çizeceği boş bir tuval değil, kendine has renkleri ve dokusu olan bir tuvaldir. Henüz bebekken bile bu farklılıkları net bir şekilde görebiliriz. Bazı bebekler daha sakin ve uyumluyken, bazıları daha hareketli, gürültücü ve tepkiseldir. Bazıları yeniliklere merakla yaklaşırken, bazıları ise ürkek ve mesafelidir. İşte bu farklılıklar, karakter veya yetiştirilme tarzından önce gelen, tamamen biyolojik olan mizaç özellikleridir.



Mizacı, bir bilgisayarın donanımına benzetebiliriz. İşlemci hızı, RAM kapasitesi, ekran kartının özellikleri nasıl donanımsal ise; bizim de duygusal tepki yoğunluğumuz, aktivite düzeyimiz, dikkatimizi toplama becerimiz gibi özellikler mizacımızın bir parçasıdır. Kişilik ise bu donanım üzerine zamanla yüklenen yazılımlar, programlar ve uygulamalardır. Yani, mizaç değiştirilemez bir temeldir, ancak onun üzerine inşa edilen kişilik ve davranışlar zamanla yönetilebilir ve şekillendirilebilir.



Mizacın Temel Boyutları Nelerdir?



Psikoloji dünyası, mizacı farklı boyutlarda inceler. Bu boyutları anlamak, hem kendinizi hem de çevrenizdeki insanları daha iyi tanımanıza yardımcı olabilir:



  • Duygusallık/Tepkisellik: Bazı insanlar duyguları daha yoğun yaşar. Olumlu ya da olumsuz bir olay karşısında verdikleri tepki daha güçlüdür. Bu, mizacın duygusallık boyutuyla ilgilidir. Daha düşük duygusallık düzeyine sahip bir mizaç, olayları daha sakin karşılama eğilimindedir.


  • Aktivite Düzeyi: Doğuştan gelen enerji seviyemizi ifade eder. Bazılarımız sürekli hareket halinde olmayı severken, bazılarımız daha sakin ve dingin aktivitelerden hoşlanır. Yerinde duramayan bir çocuk ile saatlerce sessizce oturabilen bir yetişkin arasındaki fark, büyük ölçüde bu mizaç özelliğinden kaynaklanır.


  • Sosyallik/İçe Dönüklük: Bazı insanlar sosyal ortamlarda enerji dolarken, başkalarıyla etkileşim kurmaktan keyif alırken; bazıları ise yalnız kaldıklarında deşarj olur ve sosyal ortamları yorucu bulabilir. Bu, tamamen mizaç ile ilgili bir yönelimdir.


  • Uyumluluk/İnatçılık: Değişime ve yeni durumlara adapte olma hızımızı belirler. Bazı mizaçlar daha esnek ve uyumluyken, bazıları rutinlerine daha bağlıdır ve değişikliklere karşı direnç gösterebilir.



Unutulmamalıdır ki, bu özelliklerin hiçbiri “iyi” ya da “kötü” değildir. Yüksek duygusallığa sahip bir mizaç, derin bir empati yeteneği ve sanatsal bir ruh getirebilirken; düşük aktivite düzeyine sahip bir mizaç, yüksek odaklanma ve sabır gerektiren işlerde çok başarılı olabilir. Önemli olan, bu temel yapıyı yargılamadan kabul etmektir.



Mizaç


Şemalar Sahneye Çıktığında: Mizaç ve Yaşam Deneyimlerinin Dansı



Eğer mizaç bizim biyolojik donanımımız ise, şemalar o donanımın üzerine yazılan en temel yazılımlardır. Şema Terapi’nin kurucusu Jeffrey Young’ın tanımıyla şemalar, çocukluk ve ergenlik döneminde başlayan, kendimiz ve dünya hakkındaki istikrarlı ve kalıcı inanç kalıplarımızdır. Bunlar, erken dönemde karşılanmamış temel duygusal ihtiyaçlarımızdan doğan zihinsel filtrelerdir. Dünyayı algıladığımız, deneyimleri yorumladığımız ve geleceği tahmin ettiğimiz gözlüklerdir.



Örneğin, çocukken sürekli eleştirildiyseniz ve başarılarınız hiç takdir görmediyse, bir “Kusurluluk/Utanç” şeması geliştirmiş olabilirsiniz. Bu şema gözlüğüyle dünyaya baktığınızda, en ufak bir hatanızı bile kendi değersizliğinizin bir kanıtı olarak görür, iltifatları samimiyetsiz bulur ve sürekli olarak kendinizi başkalarından aşağıda hissedersiniz.



Peki, bu iki güçlü kuvvet, mizaç ve şemalar, nasıl bir araya gelir? İşte işin en can alıcı ve en aydınlatıcı kısmı burasıdır. Mizaç, belirli şemaların gelişmesi için bir zemin hazırlar. Yaşadığımız olaylar ise bu zemine tohumları eker.



Erken Dönem Uyumsuz Şemaların Narsistik Kişilik Özellikleri ve Kendilik Algısı ile İlişkisinde Mizacın Düzenleyici Rolü (Yüksek Lisans Tezi)





Mizaç-Şema Etkileşimine Dair Senaryolar



Bu karmaşık dansı daha iyi anlamak için birkaç senaryo üzerinden gidelim:



  • Senaryo 1: Hassas Mizaç ve Kusurluluk Şeması
    • Mizaç: Doğuştan yüksek duygusallığa ve hassasiyete sahip bir çocuk düşünelim. Bu çocuk, eleştiriye ve olumsuz geri bildirimlere karşı diğer çocuklara göre daha kırılgandır.


    • Çevre: Bu çocuk, ebeveynlerinin mükemmeliyetçi ve eleştirel olduğu bir ailede büyüyor. Ebeveynler, belki de kötü niyetli olmasalar da, sürekli olarak çocuğun eksiklerine odaklanıyor, onu diğer çocuklarla kıyaslıyorlar (“Bak komşunun oğlu ne güzel notlar alıyor”).


    • Sonuç: Çocuğun hassas mizacı, bu eleştirel ortamı sünger gibi emer. İç dünyasında, “Bende bir sorun var,” “Ben yeterince iyi değilim,” “Sevilmeye layık olmak için kusursuz olmalıyım” gibi inançlar filizlenir. Yetişkinliğe geldiğinde, bu kişi en ufak bir geri bildirimi kişisel bir saldırı olarak algılayan, sürekli kendini sabote eden ve başarılarından keyif alamayan bir bireye dönüşebilir. Hassas mizaç, Kusurluluk şemasının gelişmesi için verimli bir toprak olmuştur.




  • Senaryo 2: Yavaş Isınan Mizaç ve Sosyal İzolasyon Şeması
    • Mizaç: Yeni durumlara ve insanlara alışmak için zamana ihtiyaç duyan, gözlemleyerek ortama dahil olan “yavaş ısınan” bir mizaç yapısına sahip bir çocuk hayal edelim.


    • Çevre: Bu çocuğun ailesi oldukça dışa dönük ve sabırsız. Çocuğu sürekli olarak sosyal ortamlara sokmaya çalışıyor, “Hadi git oyna, neden çekiniyorsun?”, “Ne kadar utangaçsın!” gibi yorumlarla onu zorluyorlar.


    • Sonuç: Çocuk, kendi doğal ritmine saygı duyulmadığını hisseder. Sosyal ortamlar onun için bir keyif alanı olmak yerine, bir performans ve sınav alanına dönüşür. Kendini “garip”, “farklı” ve “diğerleri gibi olamayan” biri olarak etiketler. Yetişkinliğinde, kalabalık ortamlardan kaçınan, yakın ilişkiler kurmaktan korkan ve kendini ait hissedemeyen bir birey haline gelebilir. “Yavaş ısınan” mizaç, ailenin yanlış tutumuyla birleşerek Sosyal İzolasyon şemasını tetiklemiştir.




  • Senaryo 3: Yüksek Enerjili Mizaç ve Boyun Eğicilik Şeması
    • Mizaç: Yüksek aktivite düzeyine sahip, enerjik, meraklı ve hareketli bir çocuk düşünün.


    • Çevre: Bu çocuk, çok kuralcı, sakinliğe aşırı önem veren ve çocuğun enerjisini “yaramazlık” olarak etiketleyen bir evde büyüyor. Sürekli olarak “Otur oturduğun yerde!”, “Sessiz ol!”, “Bıktım senin bu hareketliliğinden!” gibi cümlelere maruz kalıyor.


    • Sonuç: Çocuk, kendi doğal enerjisinin ve ihtiyaçlarının yanlış ve kabul edilemez olduğunu öğrenir. Sevilmek ve kabul görmek için kendi doğasını, yani mizacını bastırması gerektiğini düşünür. Bu durum, başkalarının ihtiyaçlarını ve beklentilerini kendi ihtiyaçlarının önüne koyduğu bir “Boyun Eğicilik” şeması geliştirmesine neden olabilir. Yetişkinliğinde, “hayır” demekte zorlanan, kendi isteklerini ifade etmekten çekinen ve sürekli başkalarını memnun etmeye çalışırken kendi enerjisini tüketen birine dönüşebilir.





Mizaç


Anlamaktan İyileşmeye: Farkındalık ve Değişim Yolculuğu



Tüm bu anlattıklarım size tanıdık geldiyse, lütfen umutsuzluğa kapılmayın. Bu, bir kader değildir. Tam aksine, bu farkındalık, iyileşme yolculuğunuzun ilk ve en önemli adımıdır. Kendi mizacınızı ve şemalarınızı anlamak, kendinize karşı daha şefkatli ve anlayışlı olmanızı sağlar. “Neden böyleyim?” sorusunun yargılayıcı tonu, yerini “Demek ki bu yüzden böyle hissediyorum” anlayışına bırakır.



Bu yolculukta atabileceğiniz adımlar şunlardır:



  1. Mizacınızı Kucaklayın: Öncelikle doğuştan gelen özelliklerinizi bir kusur olarak görmekten vazgeçin. Siz hassas bir mizaca sahipseniz, bu sizin daha derin bağlar kurabilen, empatik ve yaratıcı bir insan olmanızı sağlayabilir. Mizacınızı bir yük olarak değil, yönetilmesi ve doğru alanlarda kullanılması gereken bir güç olarak görün.


  2. Şemalarınızı Fark Edin: Hayatınızda tekrar eden olumsuz döngüleri gözlemleyin. İlişkilerinizde, kariyerinizde, kendinizle olan ilişkinizde hangi can sıkıcı senaryolar tekrar tekrar yaşanıyor? Bu döngülerin altındaki temel inançları (şemaları) fark etmeye çalışın. Bir terapist, bu şemaları tanımanızda ve adlandırmanızda size en doğru rehberliği sunacaktır.


  3. Mizacınızla Uyumlu Yaşam Alanları Yaratın: Mademki mizacınızı değiştiremezsiniz, o zaman hayatınızı mizacınızla daha uyumlu hale getirebilirsiniz. Eğer içe dönük bir mizacınız varsa, kendinize sürekli sosyal olmanız için baskı yapmak yerine, size iyi gelen yalnız kalma zamanlarını planlayın. Yüksek enerjili bir mizaç yapınız varsa, enerjinizi atabileceğiniz spor veya hobi faaliyetlerini hayatınıza dahil edin. Buna psikolojide "uyum iyiliği" (goodness of fit) diyoruz.


  4. Profesyonel Destek Alın: Şemalar derindir ve köklüdür. Onları tek başına değiştirmek zordur. Şema Terapi gibi ekoller, bu kalıpların kökenine inerek onları anlamanıza, onlarla savaşmanıza ve yerlerine daha sağlıklı olanları inşa etmenize yardımcı olur. Bir terapistle çalışmak, bu süreçte size güvenli bir alan ve doğru araçları sunar.



Kendi içsel dünyanızı keşfetmek, bazen zorlu, bazen de sancılı bir süreç olabilir. Ancak bu, kendinize verebileceğiniz en değerli hediyedir. Doğuştan gelen eşsiz mizacınız ile hayat boyu edindiğiniz deneyimlerin bu karmaşık ve büyüleyici dansını anladığınızda, kendinizi yargılamayı bırakır ve şefkatle sarmalamaya başlarsınız. Unutmayın, bu keşif yolculuğunda yalnız değilsiniz.






Sıkça Sorulan Sorular (SSS)



Mizaç tamamen değiştirilemez mi?

Hayır, mizacın biyolojik temeli değiştirilemez. Ancak mizacınızın ifade ediliş şeklini yönetmeyi ve davranışlarınızı şekillendirmeyi öğrenebilirsiniz. Örneğin, doğuştan kaygıya yatkın bir mizaç yapınız varsa, bunu tamamen yok edemezsiniz ama kaygıyla başa çıkma ve onu yönetme becerilerinizi geliştirerek hayat kalitenizi artırabilirsiniz.

Bende zararlı şemalar olduğunu nasıl anlayabilirim?

Hayatınızda sürekli tekrar eden olumsuz kalıplar (örneğin hep terk eden partnerler seçmek, başarılarınızı sürekli sabote etmek), belirli durumlarda aşırı güçlü duygusal tepkiler vermek (örneğin küçük bir eleştiriye karşı yoğun bir öfke veya utanç hissetmek) ve kendiniz veya dünya hakkında "Ben sevilmeye layık değilim", "İnsanlara güvenilmez" gibi katı ve olumsuz inançlara sahip olmak, şemaların varlığına işaret edebilir.

Her mizaç tipi, belirli şemaları geliştirmeye mahkum mudur?

Hayır, mahkumiyet yoktur. Mizaç sadece bir yatkınlık yaratır. Belirleyici olan, mizacın içinde bulunduğu çevreyle kurduğu etkileşimdir. Örneğin, hassas mizaçlı bir çocuk, onun bu özelliğini anlayan, ona şefkatle yaklaşan ve duygularını onaylayan bir ailede büyürse, Kusurluluk şeması yerine derin bir empati ve duygusal zeka geliştirebilir.

Şema Terapisi ne kadar sürer ve nasıl işler?

Şema Terapisi, genellikle uzun süreli bir terapi yöntemidir çünkü derinlere kök salmış kalıpları hedef alır. Süreç, kişiden kişiye değişir. Terapi, şemalarınızı tanımanıza, bu şemaların çocukluk kökenlerini anlamanıza ve bu şemaları sürdüren davranışları değiştirmenize odaklanır. Amaç, sağlıksız şemaların gücünü azaltmak ve onların yerine sağlıklı başa çıkma modları geliştirmektir.

Çocuğumun mizacını anlamam, onun şema geliştirmesini önleyebilir mi?

Evet, bu konuda yapabileceğiniz çok şey var. Çocuğunuzun mizacını (enerjik mi, hassas mı, yavaş mı ısınıyor?) anladığınızda, ebeveynlik tarzınızı ona göre ayarlayabilirsiniz. Onun doğasına saygı duyan, ihtiyaçlarını anlayan ve ona uygun bir çevre sunan bir tutum sergilemek, "uyum iyiliğini" artırır ve zararlı şemaların gelişme riskini önemli ölçüde azaltır. Bu, çocuğunuza verebileceğiniz en büyük psikolojik armağanlardan biridir.





Yasal Uyarı !



www.farukcesur.com.tr adresinde yer alan bilgiler, psikoloğun yapacağı yüz yüze görüşmenin bir alternatifi değildir. Web sitemizde bulunan tüm içerikler web sitemize gelen ziyaretçileri bilgilendirmek amacı ile hazırlanmaktadır. Sitemizde yer alan tüm bilgiler (Blog Yazıları, makaleler, sayfalar), hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini almaz. Site içerisinde bulunan bilgiler tamamen bilgilendirme amaçlıdır.



Sitemizden yola çıkarak herhangi bir ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinizin değiştirilmesi kesinlikle tavsiye edilmez ve önerilmez. Web site içeriğimiz kişisel teşhis ya da kişisel tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Bu bilgilendirme kesinlikle bir psikoloğun danışanıyla görüşmesi yerine geçmez. Bu sitedeki içerikler bilgilendirme amaçlı olup, tedavi yerine geçmez. Tanı ve müdahale ve destek için lütfen uzman desteğine başvurunuz. İntihar veya ölüm düşüncesi veya riskiniz varsa derhal 155 ve 112’yi arayınız. Sitede Türkiye Cumhuriyeti kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.






https://www.farukcesur.com.tr/mizac-nedir/?fsp_sid=847

14 Ağustos 2025 Perşembe

Ev Ödevleri: Ödevlerinde Nasıl Yardımcı Olabilirsiniz?



Ev ödevleri, pek çok aile için büyük bir problem ve tartışma kaynağıdır. Çocuklar ödevlerini bir türlü yapmak istemezler, geciktirdikçe geciktirirler ve anne-babalar bu durum karşısında sinir krizi geçirebilirler. Tam ödeve başlayacak olan çocuğun, karnı acıkır, tuvaleti gelir, başı ağrımaya başlar vb. bahaneler uzar gider.



Çocuklara ödev yaptırmak, anne-babalar için oldukça meşakkatli bir iştir. Dikkatleri kolayca dağılan küçük yaştaki çocukların ödev yapması evde tam bir krize neden olabilir.



Günümüz şartlarında birçok anne-babanın ekonomik nedenlerle çalışmak zorunda kaldığını biliyoruz. Hal böyle olunca çocuklar henüz çok küçük yaşlardan itibaren kreş ve anaokulları ile tanışmak durumunda kalıyor. Anaokulunda basit ve eğlenceli ödevleri yapmakta genellikle sorun çıkartmayan çocuklar, ilköğretimden sonra verilen ödevlerden sıkılmaya ve anaokulunda verilen ödevlere nazaran kısmen daha zor olan ödevlerden şikayet etmeye başlıyor.



ev-odevleri
Çocuklara ev ödevlerinde yardımcı olabilirsiniz lakin ödevi asla siz yapmamalısınız...


Öncelikle çocuklara, ödevin mantığı ve neden ödev yapması gerektiği, öğretmen ve aile tarafından anlayacakları şekilde izah edilmelidir. Yoksa çocuk için ödev yapmak, tam bir işkence aracı haline gelir. Çocuk, ödevi hem okulda öğrendiklerini pekiştirmek için, hem de evde kendi başına bağımsız çalışma alışkanlığı geliştirebilmesi için yapması gerektiğini bilmelidir. Sınav öncesi hazırlık için, ödevlerin düzenli olarak ve gününde yapılması gerektiğini bilmelidir.



Çocuğa Ev Ödevleri Yaptırılırken Şunlara Dikkat Edilmelidir;



* Çocuğun ödevini yapabileceği bir odası (çalışma köşesi) veya çalışma masası mutlaka olmalıdır ve ödevler sürekli olarak burada yapılmalıdır.



* Çocuğun ev ödevlerini yapacağı ortam, ışık, ses, ısı, dekorasyon vb. açılardan uygun hale getirilmelidir. Dikkat dağıtıcı bir ortamda çocukların sağlıklı bir şekilde ödev yapmaları mümkün olmayacaktır.



* Çocuğunuzu sık sık motive ederek, onun ödev yapma sorumluluğunu geliştirmesine yardımcı olmalısınız.



* Çocuğa, okuldan geldikten sonra bir süre dinlenmesi için fırsat verilmelidir. Yemeğini yiyip, bir süre dinlendikten sonra ödev yapması istenmelidir. Uyku saatine yakın ödev yapması yanlış olacaktır.



* Çocuğun yeterli uyku almasının sağlanması, hem okul performansı, hem de çocuğunuzun genel sağlığı açısından önemlidir.



* Çocukların dikkatleri yaş gruplarına göre değişiklik gösterse de çok çabuk dağılır. Ödevden kopmalarına neden olmayacak kısa aralarla çocukların dikkatlerini yeniden toplaması sağlanmalıdır. Ödev için ilkokul seviyesindeki bir çocuğun dikkatini maksimum toplama süresinin 25-30 dakika olduğu unutulmamalıdır.



* Dikkatinin dağılmasının önüne geçebilmek adına, ödeve oturmadan önce gerekli malzemelerin masada bulunması sağlanmalıdır. Sık sık kalem, silgi, kitap, cetvel vb. için masadan kalkan çocuğun dikkati dağılacaktır.



* Onlara ev ödevleri ile ilgili rehberlik edebilir ve sözlük, cetvel takımı, pergel vb. araçları nasıl kullanacakları ile ilgili destek olabilirsiniz. Fakat ödevlerini asla siz yapmamalısınız.



* Çocuklara verilen ev ödevleri, aileler tarafından kontrol edilerek, çocuğun okulda öğretmenine ve arkadaşlarına mahcup olmasının önüne geçilmelidir. Hatalar varsa düzeltilmesi konusunda çocuk uyarılmalıdır.



* En önemlisi de çocuğun kafasının rahat olabilmesi için, aile ortamında huzur sağlanmalıdır. Sağlıklı ve huzurlu bir ortamda yetişen çocuklar çok daha başarılı olacaktır. Çocuğunuzun eğitimi, başarısı, fiziksel ve ruhsal gelişimi için, sağlıklı ve huzurlu bir ev ortamı sağlayabilmelisiniz.




https://www.farukcesur.com.tr/ev-odevleri/?fsp_sid=833

Ordu Psikolog | En çok Tavsiye edilen Psikolog



Fethiye Psikolog



Klinik Psikolog
Faruk CESUR



Kurucu



2021 Yılından bu yana kendi kliniğimde danışanlarıma destek vermekteyim. 2016 Yılında İstanbul Bilim Üniversitesinde Psikoloji lisans eğitimini tamamladıktan sonra aynı yıl İstanbul Gelişim Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans eğitimine burslu olarak kabul aldım.



Daha Fazla

















Ordu psikolog hizmeti ile ruhsal sağlığınızı iyileştirmeniz mümkün. En değerli hazinemiz sağlığımızdır. Günlük rutinleri ve hayatın akışını bozan herhangi bir sorun yaşam konforunu büyük ölçüde etkileyebiliyor. Ruhsal veya bedensel rahatsızlıkların farkındalıkları bilgi sayesinde gelmektedir. Kişinin içinde bulunduğu durumu fark etmesi ve tanımlaması bazen geç bazen de yetersiz olabiliyor tam bu noktada bir uzman desteği her zaman size fayda sağlayacaktır.



Bu rahatsızlıkları geç fark edilmesinin bir nedeni hızlı ve yoğun bir yaşamdır. Rahatsızlıkların bilgisine sahip olmak öte yana dursun kişinin öz farkındalığını artırmasını veya kazanmasını sağlayan klinik psikolojik danışmanlık sizlere hayata farklı pencerelerden bakmayı öğretebilir. Psikolojik danışmanlığın sonunda kişi doğru veya norm içerisinde düşünmenin yollarını öğrenmiş olurken istenmeyen davranışların azaltılmasını veya ortadan kaldırılmasını mümkün kılar.






Klinik psikolojik danışmanlık hizmeti almak için kişinin bariz ve belirgin bir rahatsızlığının olması gerekmemekte. Kişinin iş yaşantısında, aile yaşantısında, romantik ilişkilerde ve insanın kendisi ile olan tüm ilişkilerinde düşüncelerine ve davranışlarına destek araması her zaman normaldir. Psikolojik bir görüşme hiçbir zaman diğer insanlarla olan görüşmenize benzerlik göstermez. Dolayısı ile iyileştirici ve faydalı bir görüşme gerçekleştirilir.



İhtiyacı olan birinin psikolog ile görüşme gerçekleştirme kararı alması oldukça kıymetlidir. Sizler kendinize değer verirken Psikolog Faruk Cesur ve diğer uzmanlarımız profesyonel çerçevede danışanlarımızın psikolojik sağlıklarına ulaşmalarını hedefler. Ordu Psikolog hizmetinde birçok danışmanlık türü bulunmaktadır.



Ruh Sağlığınız İçin İlk Adımı Atın!



Bizi Arayın




Fethiye Psikolog



Eğitim Bilgileri



2016'dan beri bireylerin ruh sağlığını desteklemek için çalışıyorum.



İstanbul Gelişim Üniversitesi







2016 - 2019 Klinik Psikoloji





İstanbul Bilim Üniversitesi







2011 - 2016 Psikoloji





Marmara Üniversitesi







2018- 2019 Pedagojik Formasyon










2000


Toplam danışan




5739


Saat Terapi




100


Üzeri olumlu yorum










Bireysel Danışmanlık



Bireysel danışma, tek danışan ve tek uzmanın bulunduğu bir görüşme türüdür.



Bilgi






Çift ve Aile Danışmanlığı



Aile ve çift danışmanlığı; tüm aile ve çiftlerin mevcut sorunlarının çözümü için bir araya gelmesi ile gerçekleştirilen bir psikolojik danışmanlık hizmetidir.



Bilgi




Okul Fobisi


Öğrenci Danışmanlığı



Başarısızlığın nedeninin tespitiyle birlikte oluşturulan düşünce ve davranışlar konusunda farkındalık yaratarak değişiklik oluşturmak amaçlanır.



Bilgi








Ruh Sağlığınız Önceliğimiz



Kaygı, depresyon veya stresle mi mücadele ediyorsunuz? Kanıta dayalı terapi yöntemleriyle size özel çözümler sunuyoruz. Profesyonel destek için ilk adımı atın.



Bizi Arayın




Danışan Yorumları



Faruk Bey’e 5 yıl boyunca omzumda taşıdığım yük ile gittim. Kendisi ile bir kaç ay görüşmemiz sonrasına kendimi çok daha iyi hissettim. Tedavimin tamamlanmasından 8 ay sonra tedaviye gitme sebebim tekrar karşıma çıktı. Ama bir farkla ben bu kez güçlüyüm. Anladım ki Faruk Bey ile yaptığım görüşmeler yüzeysel olmamış. Bana sandığımdan çok daha fazla şey öğretmiş.
İyi ki karşılaştık



Fatma A.





Faruk Bey gerçekten işinde uzman, gerçekten samimi ve yardımcı olan bir insan. Oraya giden kesinlikle derdine derman olabiliyor. Aralıklı olarak 2-3 ay hem kendim hem de çocuğumda görüşme sağladım. Daha kaliteli yaşam için daha iyi düşüncelere sahip olduk. Tavsiyeleri gerçekten faydalı bir psikolog.




Hatice C.





Faruk hocamla mutsuz ve kaygılı olduğum bir dönemde çalışmaya başladık. Kendisi bilişsel davranışcı terapi ekolünde çok iyi. Kendisiyle görüşmeye başladıktan sonra bir çok farkındalık kazandım ve artık daha iyiyim. İyi ki yollarımız kesişti.





Ali H.











Değişime İlk Adımı Atın



Hayatınızda yeni bir sayfa açmak için geç değil. Bilişsel Davranışçı Terapi yaklaşımıyla, problemlerinize etkili çözümler bulmanıza yardımcı oluyoruz.



Bizi Arayın







Ordu Psikolog - Sıkça Sorulan Sorular



















Profesyonel destekle kendinizi yeniden keşfedin. Randevu almak için hemen tıklayın!



Bizi Arayın












En çok Tavsiye edilen Psikolog



Daha önce yukarıda belirtilen ruhsal problemler Ordu Psikolog seansları sayesinde ilaç kullanmadan gerekli seans sayısı ile istenen sonuca ulaşılabilmektedir . Psikolog, birkaç seanstan sonra bireyin ne kadar süre ile hangi şartlar altında danışmanlık görmesi  gerektiğini danışanı ile paylaşmaktadır. Psikolojik rahatsızlıklar çok çeşitli sebeplerden ötürü meydana gelmektedir.



Genetik faktörler, çevresel faktörler ve içsel faktörler bir şeylerin tetiklenmesinde veya uyandırılmasında rol oynar. Ordu psikolog görüşmesi gerçekleştiren Psikolog Faruk Cesur, seanslar sayesinde rahatsızlığı tetikleyen ve besleyen sebepleri bularak ve çözümleyerek psikolojik rahatsızlığı azaltır veya tamamen ortadan kaldırır.



Ordu'da Psikolog Bul



Psikolojik destek alan bireyler rahatsızlıklardan tamamen kurtulamayabilir. Ancak psikolog sayesinde rahatsızlık verici, yaşam konforunu ciddi anlamda tehdit eden unsurlar ortadan  kaldırılarak tekrardan nüksetmemesi için psikolog ve danışan iş birliği ile çaba gösterilir. Keza ruhsal bozuklukların sonlanmasında en güçlü etken bireyin (danışanın) danışmanlık hizmeti almasındaki rızalık ve istekliliktir. Eğer kişi sorununun veya şikayetinin farkında ve bunların düzelmesini istiyorsa danışmanlık süreci çok daha iyi ilerleyecektir.



Ordu Psikolog
Sınav Kaygısı | Ordu Psikolog Faruk CESUR


Psikolog desteği alan bireyler veya aileler birçok konuda yol kat ederler ve yaşadıkları problemlerle baş etme yolları geliştirirler.



  • Bireyin hayatına odaklanması


  • Aktivitelerden haz alınması


  • Elde edilen başarımlardan tatmin olması


  • Günlük rutinlere bağlı kalınması


  • Öz bakımını aksatmaması


  • İdealleri doğrultusunda motivasyonunun artması


  • Kaygılarının azalması



Psikolojik danışmanlığın avantajlarından bazılarıdır.



Yaşanan travmatik olayların bireyin hayatının hangi döneminde gerçekleştiği bizim için önemlidir. Toplumda psikolog seanslarında kişinin geçmişinin zorla deşileceğine dair önyargılar, eski psikodinamik yaklaşımların etkisiyle oluşmuştur, ancak Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) gibi modern yöntemler daha yenilikçi ve ileriye dönük yaklaşımlarla sizlere yaklaşmaktadır. Kişiler bazen internetten kendi kendilerine teşhis koyabilmektedir ancak bu çok yanlıştır. Klinik psikoloji, ergen, aile, çift ve bireysel danışmanlık gibi çeşitli alanlarda hizmet verirken, endüstri psikolojisi ile kurumsal danışmanlık imkânı da sağlanmaktadır. Ordu'da Klinik Psikolog Faruk CESUR olarak kurumsal psikolojik destek de dâhil olmak üzere geniş bir yelpazede online nitelikli destek sunmaktayız.









Ordu Psikolog Fiyatları



Ordu’de psikolog seans ücretleri 1000 - 3000 TL arasında değişmektedir. Fiyatlar şehre, uzmanın deneyimine ve kalitesine göre farklılaşabilmekte. Toplum ruh sağlığı merkezleri genelde daha uygun fiyatlı olsa da, seans süresi ve yoğun randevu takvimleri nedeniyle kaliteli hizmet almakta zorlanılabilir. Bu gibi nedenlerden dolayı deneyimli ve nitelikli bir uzmandan destek almak önemlidir. Klinik Psikolog Faruk Cesur’un da yer aldığı merkezimiz, 50 dakikalık seanslar için uygun fiyatlar sunmaktadır. Ayrıntılı bilgi için +90 850 307 70 16 numaralı telefondan bizimle iletişime geçebilirsiniz.



Ordu Aile Terapisti



Ordu Aile Terapisti olarak, aile içi iletişim sorunlarınız, evlilik problemleriniz ve duygusal zorluklarınız gibi konularda sizlere destek sunmayı hedefliyorum. Sağlıklı ve mutlu ilişkiler kurmanıza yardımcı olmak için güvenli bir ortamda bireysel ve çift terapisi hizmetleri vermekteyim. Profesyonel yaklaşımla, aile dinamiklerinizi güçlendirmeye odaklanarak sürdürülebilir çözümler üretmeye destek oluyorum. Daha güçlü bir bağ için gelin birlikte çalışalım!



Ordu Çift Terapisti



Ordu'da Çift Terapisti olarak, ilişkilerdeki sorunları anlamak ve çözmek için çiftlere özel bir yaklaşım sunmaktayım. Evlilikte veya ilişkide yaşanan zorlukları aşmak, iletişimi güçlendirmek ve bağınızı yeniden kurmak ve bu süreçte sizlere destek olmak adına buradayım. Empati ve uzmanlıkla, ilişkinizi daha sağlıklı ve mutlu bir noktaya taşımak için birlikte çalışabiliriz. Her çiftin hikâyesi özeldir, sizin hikâyeniz de öyle!



Ordu Psikolojik Danışmanlık



Ordu'da Psikolojik Danışmanlık hizmetleriyle bireylerin, çiftlerin ve ailelerin ruh sağlığını güçlendirmeye odaklanmaktayım. Depresyon, kaygı, stres, evlilik sorunları ve kişisel gelişim gibi alanlarda uzman desteği sunuyorum sizlere. Profesyonel yaklaşımımızla, güvenli bir ortamda bireysel ihtiyaçlarınıza uygun çözümler üretmekteyim. Fethiye’de alanında uzman bir psikolog arıyorsanız sizlere destek olmaktan mutluluk duyarım.



Ordu'da En İyi Psikolog



Ordu'da en iyi psikolog hizmetleriyle ruh sağlığınızı güçlendirin! Depresyon, kaygı bozuklukları, aile içi sorunlar ve kişisel gelişim gibi konularda uzman desteği sunarak bireylerin daha mutlu ve dengeli bir yaşam sürmesine yardımcı oluyoruz. Profesyonel yaklaşımlar ve bilimsel yöntemlerle, ihtiyaçlarınıza uygun terapilerle yanınızdayız. Fethiye’de güvenilir bir psikolog arıyorsanız, bizimle iletişime geçin ve değişime bugün başlayın!



Randevu Almak İçin Tıklayın



Ordu Psikolog Randevusu Al



Yapılan araştırmalara bakıldığında psikologlardan geçmişte psikolojik destek alan insanların psikolojik destek almayan insanlara göre daha mutlu olduklarını göstermektedir. Bilimsel araştırmalar psikolojik destek alan kişilerin %50’si ciddi bir şekilde kendilerini iyi hissettiklerini, %75’inin de 6 ay sonra tamamen sorunlarından kurtulduğunu gösteriyor.  Bu kişilerin büyük bir kısmının büyük bir rahatlama ve geçmişe göre daha umutlu hissettiklerini ve hayattan zevk alma oranlarının yükseldiği gözlemlenmiştir.



Ordu'da En İyi Psikolog



Ordu psikolog randevusu almak isterseniz eğer +90 850 307 70 16 numaralı telefonumuzdan bizi arayabilir veya sosyal medya kanallarımızdan bize ulaşıp seanslarız hakkında detaylı bilgi alabilirsiniz.






Yasal Uyarı !



www.farukcesur.com.tr adresinde yer alan bilgiler, psikoloğun yapacağı yüz yüze görüşmenin bir alternatifi değildir. Web sitemizde bulunan tüm içerikler web sitemize gelen ziyaretçileri bilgilendirmek amacı ile hazırlanmaktadır. Sitemizde yer alan tüm bilgiler (Blog Yazıları, makaleler, sayfalar), hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini almaz. Site içerisinde bulunan bilgiler tamamen bilgilendirme amaçlıdır.



Sitemizden yola çıkarak herhangi bir ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinizin değiştirilmesi kesinlikle tavsiye edilmez ve önerilmez. Web site içeriğimiz kişisel teşhis ya da kişisel tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Bu bilgilendirme kesinlikle bir psikoloğun danışanıyla görüşmesi yerine geçmez. Bu sitedeki içerikler bilgilendirme amaçlı olup, tedavi yerine geçmez. Tanı ve müdahale ve destek için lütfen uzman desteğine başvurunuz. İntihar veya ölüm düşüncesi veya riskiniz varsa derhal 155 ve 112’yi arayınız. Sitede Türkiye Cumhuriyeti kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.






https://www.farukcesur.com.tr/ordu-psikolog/?fsp_sid=819

Teknoloji Bağımlılığı ve Beraberinde Getirdiği Tehlikeler 2021

Teknoloji bağımlılığı , modern dünyanın insanoğluna bulaştırdığı en büyük hastalıklardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Bugün teknolojinin y...