17 Ekim 2025 Cuma

Çocukluk Dönemi Depresyonu: Nedenleri, Türleri ve İyileşme Süreci



Çocukluk dönemi, bir çocuğun hayatındaki en önemli ve savunmasız dönemlerden biridir. Bu dönemde yaşanan olumsuz deneyimler, çocuklarda çeşitli sorunlara neden olabilir. Bunlardan biri de çocukluk dönemi depresyonudur. Çocukluk dönemi depresyonu, çocukluk çağındaki bireylerde görülebilen ve genellikle ihmal edilen bir durumdur. Bu blog yazısında, çocukluk dönemi depresyonunun nedir, nedenleri nelerdir, belirtileri nelerdir, türleri ve en önemlisi tedavi ve iyileşme süreci hakkında bilgi vermeye çalışacağım. Çocukların duygusal ve zihinsel sağlığı üzerinde derin etkileri olan bu konuya dair farkındalık yaratmayı hedefleyen yazımızı takip etmeye devam edin.Çocukluk dönemi depresyonu nedir? Nedenleri, belirtileri, türleri ve tedavi seçenekleri. İyileşme süreci ve önlemler hakkında bilgi.



Çocukluk Dönemi Depresyonu


Çocukluk dönemi depresyonu nedir?



Çocukluk dönemi depresyonu, genç yaşta başlayan ve çocukların duygusal, sosyal ve fiziksel gelişimini olumsuz yönde etkileyen bir ruhsal rahatsızlıktır. Bu durum, çocukların hayatlarında genellikle olumsuz deneyimler yaşamaları sonucunda ortaya çıkabilir. Çocukluk dönemi depresyonu, yetişkinlerdeki depresyon ile benzer belirtilere sahip olabilir ancak çocuklarda farklı şekillerde ortaya çıkabilir.



Çocukluk dönemi depresyonu, çocukların duygusal olarak kendini kötü hissetmelerine, üzgün ve mutsuz olmalarına, enerjilerini kaybetmelerine, sosyal etkileşimlerde zorlanmalarına ve uyku ve iştah problemleri yaşamalarına neden olabilir. Bu durum, çocukların okul başarısını olumsuz yönde etkileyebilir ve sosyal ilişkilerinde problemlere yol açabilir.



Çocukluk dönemi depresyonu, genellikle fark edilmesi zor bir rahatsızlıktır çünkü çocuklar duygularını ifade etmekte zorlanabilirler. Bu nedenle ebeveynler, öğretmenler ve çocuklarla yakından ilişki içinde olan diğer yetişkinler, çocuklarda depresyon belirtilerini gözlemlemeli ve gerekirse uzman bir yardım almaları konusunda destek olmalıdırlar.



Depresyonun çocukluk dönemindeki nedenleri nelerdir?



Çocukluk dönemi depresyonu, çocukların ve gençlerin duygusal ve davranışsal açıdan zorluklar yaşadığı ciddi bir ruh sağlığı sorunudur. Depresyonun çocukluk dönemindeki nedenleri arasında genetik faktörler, biyolojik etmenler, çocuğun yaşadığı stres ve travmalar, aile içi sorunlar ve kişilik özellikleri yer alabilir.



Özellikle aile içi çatışmalar, aile bireyleri arasındaki bağlantı sorunları ve ebeveynlerin çocuğu yeterince anlamamaları gibi durumlar, çocukluk dönemi depresyonunun ortaya çıkmasında etkili olabilir. Ayrıca, zorlayıcı ve stresli çevresel faktörler de bu hastalığın gelişiminde rol oynayabilir.



Çocukluk Dönemi Depresyonu Nedenleri


  1. Genetik faktörler

  2. Biyolojik etmenler

  3. Stres ve travmalar

  4. Aile içi sorunlar

  5. Kişilik özellikleri




Çocukluk Dönemi Depresyonu


Çocukluk dönemi depresyonunun belirtileri



Çocukluk dönemi depresyonu, çocuklar arasında sık görülen ancak genellikle fark edilmeyen bir rahatsızlıktır. Depresyonun belirtileri genellikle diğer sağlık problemleriyle karıştırılabilir. Bu nedenle, ebeveynler ve öğretmenler bu belirtileri dikkatle gözlemlemelidir.



Bu rahatsızlığın belirtileri arasında sürekli üzgün veya sinirli olma, sosyal etkileşimden kaçınma, uykusuzluk veya aşırı uyuma, iştah kaybı veya aşırı yeme, enerji eksikliği ve odaklanma zorluğu yer almaktadır.



Çocukluk dönemi depresyonunun belirtileri zamanla daha ciddi bir hal alabilir ve çocuğun günlük yaşamını etkileyebilir. Eğer çocuğunuzda bu belirtileri fark ederseniz uzman bir doktora danışmanız önemlidir.



Çocukluk dönemi depresyonu türleri



Çocukluk dönemi depresyonu türleri, çocuklarda depresyonun farklı şekillerde ortaya çıkabileceğini belirtir. Bu türler genellikle belirtiler ve şiddetleri açısından farklılık gösterebilir. Örneğin, bazı çocuklarda depresyonun ana belirtileri üzüntü ve umutsuzlukken, diğerlerinde öfke ve saldırganlık daha belirgin olabilir.



Bazı çocuklarda depresyon gizli bir şekilde ortaya çıkarken, diğerlerinde daha açık ve belirgin olabilir. Depresyon türleri genellikle çocuğun yaşına, kişilik özelliklerine ve yaşadığı çevresel faktörlere bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Bu nedenle, çocukluk dönemi depresyonu türleri her çocuk için farklılık gösterebilir.



Depresyon TürleriBelirtileri
Majör DepresyonUzun süreli üzüntü, umutsuzluk, ilgisizlik
Duygudurum DüzensizliğiÖfke patlamaları, ani duygusal değişimler
Duyarlılık BozukluğuFiziksel belirtiler, kaygı ve panik ataklar


Çocukluk dönemi depresyonu nasıl tedavi edilir?



Çocukluk dönemi depresyonu tedavisi oldukça önemlidir ve doğru bir şekilde yönetilmesi gerekmektedir. Bu tür depresyon vakaları, çocuğun sosyal, duygusal ve akademik gelişimini olumsuz etkileyebilir. Çocukluk dönemi depresyonunun tedavisinde psikoterapi önemli bir rol oynamaktadır. Çocuğun duygusal durumu hakkında konuşarak terapistin rehberliğinde sorunlarını ifade etmesine yardımcı olunur. Bu sayede çocuğun duygusal olarak rahatlaması ve sorunlarını ifade etmesi sağlanır.



Çocukluk dönemi depresyonunun tedavisinde aile terapisi de oldukça etkilidir. Ailenin desteği ile çocuk daha hızlı iyileşebilir ve duygusal olarak desteklenir. Aile terapisi sayesinde aile bireyleri, çocuğun duygusal durumunu anlayabilir ve nasıl destek olabilecekleri konusunda bilinçlenirler.



Çocukluk dönemi depresyonu vakalarında bazen ilaç tedavisi de gerekebilir. Uzman bir doktor gözetiminde kullanılan antidepresan ilaçlar, çocuğun duygusal dengesini sağlamaya yardımcı olabilir. Ancak ilaç tedavisi sadece doktor tavsiyesiyle ve önerisiyle başlanmalıdır. İlaç tedavisinin yanı sıra çocuğun yaşam tarzı ve günlük rutininde de değişiklikler yapılması, tedavinin etkinliğini artırabilir.



Çocukluk Dönemi Depresyonu


Çocukluk dönemi depresyonunda iyileşme süreci



Çocukluk dönemi depresyonunda iyileşme süreci oldukça önemlidir. Bu süreç, çocuğun yeniden sağlıklı bir ruh haline kavuşması için atılan adımları içerir. Çocukluk dönemi depresyonuyla mücadele eden çocukların desteklenmesi ve tedavi edilmesi gerekmektedir.



Yapılan araştırmalar, depresyon geçiren çocukların profesyonel yardım alması durumunda daha hızlı ve etkili bir şekilde iyileştiğini göstermektedir. Psikoterapi, ilaç tedavisi ve destek grupları çocukluk dönemi depresyonunda başarılı sonuçlar vermektedir. Tedavi sürecinde ailelerin de çocuklarına destek olmaları büyük önem taşır.



Çocukluk dönemi depresyonunda iyileşme süreci sonunda, çocuklar genellikle daha pozitif bir zihinsel duruma sahip olurlar. Olumlu bir sosyal çevre, destekleyici aile ilişkileri ve düzenli psikolojik destek, çocukların iyileşme sürecini hızlandırabilir ve olumlu bir gelecek için güç verir.



Sık Sorulan Sorular



Çocukluk dönemi depresyonu nedir?

Çocukluk dönemi depresyonu, genellikle ergenlik öncesi dönemde ortaya çıkan ruhsal bir rahatsızlıktır.

Çocukluk dönemi depresyonunun nedenleri nelerdir?

Çocukluk dönemi depresyonunun nedenleri genellikle genetik faktörler, çevresel etkenler, aile içi sorunlar ve travmatik olaylar olabilir.

Çocukluk dönemi depresyonu hangi türleri vardır?

Çocukluk dönemi depresyonunun türleri arasında major depresyon, distimi, bipolar bozukluk ve duygudurum düzensizliği gibi çeşitler bulunmaktadır.

Çocukluk dönemi depresyonunda iyileşme süreci nasıldır?

Çocukluk dönemi depresyonunda doğru tedavi ve destek ile çocukların genellikle iyileşme süreci hızlı olabilir. Psikoterapi, ilaç tedavisi ve aile desteği bu süreçte önemli rol oynar.

Çocukluk dönemi depresyonu belirtileri nelerdir?

Çocukluk dönemi depresyonu belirtileri arasında isteksizlik, halsizlik, uyku problemleri, aşırı yeme veya yememe, konsantrasyon bozukluğu gibi durumlar yer alabilir.

Çocukluk dönemi depresyonu nasıl teşhis edilir?

Çocukluk dönemi depresyonu teşhisi genellikle çocuk psikiyatrisi uzmanları tarafından yapılan kapsamlı bir değerlendirme ve görüşmeler sonucunda konulmaktadır.

Çocukluk dönemi depresyonunu önlemek için neler yapılabilir?

Çocukluk dönemi depresyonunu önlemek için çocukların duygusal ihtiyaçlarının karşılanması, pozitif ilişkiler geliştirmesi, sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz yapması gibi önlemler alınabilir.


Yasal Uyarı !



www.farukcesur.com.tr adresinde yer alan bilgiler, psikoloğun yapacağı yüz yüze görüşmenin bir alternatifi değildir. Web sitemizde bulunan tüm içerikler web sitemize gelen ziyaretçileri bilgilendirmek amacı ile hazırlanmaktadır. Sitemizde yer alan tüm bilgiler (Blog Yazıları, makaleler, sayfalar), hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini almaz. Site içerisinde bulunan bilgiler tamamen bilgilendirme amaçlıdır.



Sitemizden yola çıkarak herhangi bir ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinizin değiştirilmesi kesinlikle tavsiye edilmez ve önerilmez. Web site içeriğimiz kişisel teşhis ya da kişisel tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Bu bilgilendirme kesinlikle bir psikoloğun danışanıyla görüşmesi yerine geçmez. Bu sitedeki içerikler bilgilendirme amaçlı olup, tedavi yerine geçmez. Tanı ve müdahale ve destek için lütfen uzman desteğine başvurunuz. İntihar veya ölüm düşüncesi veya riskiniz varsa derhal 155 ve 112’yi arayınız. Sitede Türkiye Cumhuriyeti kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.




https://www.farukcesur.com.tr/cocukluk-donemi-depresyonu/?fsp_sid=1242

10 Ekim 2025 Cuma

Narsist Birinin Aynasında Kendinizi Kaybetmeyin: Narsisizm Nedir ve Nasıl Tanınır?



Herkesin hayatında bir ayna vardır. Kimi zaman bu aynada kendimizi görür, yansımamızla barışırız. Kimi zamansa bir başkasının aynasında kendi yansımamızı arar, onun parlaklığında kayboluruz. İşte bu ikinci durum, genellikle bir narsistle kurulan ilişkinin en net özetidir. Peki, son yıllarda dilimizden düşürmediğimiz, ilişkileri ve ruh sağlığını derinden etkileyen narsist ne demek? Bu kavram sadece kendini çok sevmekten mi ibarettir, yoksa buz dağının görünmeyen yüzünde çok daha derin ve karmaşık bir yapı mı gizlidir?



Bir klinik psikolog olarak odamın kapısını çalan pek çok danışanımın hikayesinde "narsist" kelimesi yankılanıyor. Bu kelime çoğu zaman bir etiket olmaktan öte, yaşanan kafa karışıklığını, değersizlik hissini ve duygusal yorgunluğu anlatan bir çığlığa dönüşüyor. Bu yazıda, narsisizmin psikolojik kökenlerine inecek, bir narsisti tanımanıza yardımcı olacak belirtileri inceleyecek ve bu tür bir dinamiğin içinde kendinizi nasıl koruyabileceğinize dair size umut ve rehberlik sunacağım. Unutmayın, bilgi en güçlü kalkandır.



Narsisizm Miti: Kendine Aşıktan Daha Fazlası



Narsisizm, adını Yunan mitolojisindeki Narkissos’tan alır. Sudaki yansımasına aşık olup, ona ulaşmaya çalışırken boğulan bu genç adamın hikayesi, narsisizmin temelini oluşturan yüzeysel bir anlayış sunar. Ancak klinik olarak narsist bir yapı, basit bir kendini beğenmişlik veya yüksek özgüven değildir. Tam tersine, genellikle derin bir değersizlik ve kırılgan bir benlik algısının, devasa bir ego maskesi altına gizlenmesidir.



Yüksek özgüvene sahip bir birey, kendi değerini bilir, başarılarından keyif alır ama aynı zamanda başkalarının başarılarını da takdir edebilir, empati kurabilir ve eleştiriyi kişisel bir saldırı olarak algılamadan değerlendirebilir. Narsist bir birey içinse bu denge mevcut değildir. Onların görkemli dış kabuklarının altında, sürekli beslenmesi gereken dipsiz bir boşluk ve onaylanma ihtiyacı yatar.



Narsist ne demek?


Bir Narsisti Nasıl Tanırsınız? Narsisistik Kişilik Bozukluğunun Belirgin Özellikleri



Narsisistik Kişilik Bozukluğu (NKB), Amerikan Psikiyatri Birliği'nin yayımladığı Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı'nda (DSM-5) tanımlanmış bir kişilik bozukluğudur. Her narsistik özellik gösteren kişi NKB tanısı almaz, ancak bu belirtilerin birçoğunun bir arada ve sürekli olarak görülmesi önemli bir işarettir. İşte o aynanın ardındaki gerçek yüzü görmenizi sağlayacak temel özellikler:



1. Büyüklenmeci Benlik Algısı (Görkemlilik)



Bir narsistin en belirgin özelliği, kendisini abartılı bir şekilde önemli görmesidir. Başarılarını ve yeteneklerini sürekli olarak büyütür, yeterli bir başarı olmasa bile kendisini üstün bir kişi olarak görülmeyi bekler. Onlar için her şeyin "en"i kendileridir: en zeki, en başarılı, en özel. Bu, gerçeklikle örtüşmeyen bir sanal üstünlük halidir.



2. Sınırsız Başarı, Güç ve Güzellik Fantezileri



Narsist bireyler, genellikle sınırsız başarı, güç, zeka, güzellik veya kusursuz aşk fantezileriyle meşguldürler. Gerçek hayattaki başarıları bu fantezileri karşılamadığında hayal kırıklığına uğrar ve bu durumu dış etkenlere veya başka insanlara bağlayarak kendi mükemmellik algılarını korumaya çalışırlar.



3. "Özel" ve Eşsiz Olduğuna İnanma



Kendilerinin çok özel ve eşi benzeri olmayan bir varlık olduğuna inanırlar. Bu nedenle, sadece kendileri gibi "özel" veya üstün statüdeki kişilerin (veya kurumların) onları anlayabileceğini düşünürler. Sıradan insanlarla veya durumlarla ilişki kurmaktan kaçınabilir, bunu kendilerine bir hakaret olarak görebilirler.



4. Sürekli Hayranlık ve Onaylanma İhtiyacı



Bu, narsistin adeta duygusal yakıtıdır. Sürekli olarak övülmeye, takdir edilmeye ve hayranlık duyulmaya ihtiyaçları vardır. Eleştirilmek veya görmezden gelinmek onlar için en büyük yaralardan biridir ve bu duruma karşı aşırı bir öfke veya aşağılama ile tepki verebilirler. Sosyal medya paylaşımları genellikle bu hayranlık ihtiyacını beslemek için dikkatle düzenlenmiş bir vitrindir.



5. Empati Yoksunluğu



Belki de bir narsistle ilişkiyi en zorlu kılan özellik budur. Başkalarının duygularını ve ihtiyaçlarını anlama veya bunlarla bağ kurma yetenekleri oldukça sınırlıdır. Sizin ne hissettiğiniz, onların ihtiyaçları ve istekleri karşısında önemsizdir. Canınız yandığında, üzüldüğünüzde veya desteğe ihtiyaç duyduğunuzda size sırtlarını dönebilirler çünkü sizin duygusal dünyanız onların radarında değildir.



6. Sömürücü İlişki Dinamikleri



Narsist bireyler, kendi amaçlarına ve hedeflerine ulaşmak için başkalarını kullanmaktan çekinmezler. İlişkileri genellikle çıkara dayalıdır. İnsanları birer araç olarak görürler ve işleri bittiğinde onları bir kenara atmakta tereddüt etmezler. Bu durum, gaslighting (kişinin kendi akıl sağlığını sorgulamasına neden olan manipülasyon) gibi psikolojik manipülasyon taktikleriyle birleştiğinde son derece yıkıcı olabilir.



7. Hak Görme Duygusu (Entitlement)



Her şeyin kendi hakları olduğuna dair güçlü bir inançları vardır. Özel bir muamele görmeyi, kuralların kendileri için esnetilmesini ve taleplerinin sorgusuz sualsiz karşılanmasını beklerler. Bu beklentileri karşılanmadığında ise büyük bir şaşkınlık ve öfke yaşarlar.



Narsist ne demek?


Narsisizmin Gölgesinde Bir İlişki: Nasıl Hissettirir?



Bir narsistle ilişki içinde olmak, sürekli bir sis bulutu içinde yürümeye benzer. Başlangıçta her şey büyülü ve mükemmeldir. "Love bombing" (aşk bombardımanı) adı verilen bu evrede, sizi dünyanın en özel insanı olduğunuza inandırırlar. Ancak bu parlak dönem, onların size olan ihtiyacı bittiğinde veya ilk eleştiride hızla sona erer. Sonrasında ise genellikle şu duygular hakim olur:



  • Değersizlik: Sürekli eleştirilir, aşağılanır ve yetersiz hissettirilirsiniz.


  • Kafa Karışıklığı: Sürekli manipülasyon ve gaslighting nedeniyle kendi algılarınızdan ve anılarınızdan şüphe etmeye başlarsınız.


  • Yalnızlık: Empati yoksunluğu nedeniyle duygusal olarak asla anlaşıldığınızı hissetmezsiniz.


  • Suçluluk: İlişkideki tüm sorunların sorumlusu olarak kendinizi görmeye başlarsınız.


  • Tükenmişlik: Sürekli bir narsisti beslemek ve onun taleplerini karşılamak, sizi hem duygusal hem de fiziksel olarak tüketir.



Eğer bu duygular size tanıdık geliyorsa, yalnız olmadığınızı bilmelisiniz. Bu, sizin hatanız değil, içinde bulunduğunuz sağlıksız dinamiğin doğal bir sonucudur. Konu hakkında daha derinlemesine bilgi almak için Türkiye Psikiyatri Derneği'nin Narsisistik Kişilik Bozukluğu hakkındaki kaynaklarını inceleyebilirsiniz.



Aynayı Kendinize Çevirme Zamanı: Ne Yapabilirsiniz?



Bir narsisti değiştirmeye çalışmak, genellikle boşa harcanan bir çabadır. Çünkü onlar bir sorunları olduğunu kabul etmezler. Değişim ve iyileşme, ancak sizin kendi adınıza atacağınız adımlarla mümkündür.



  1. Durumu Tanıyın ve Kabul Edin: İlk ve en önemli adım, yaşadığınız şeyin adını koymaktır. Bu bir kişilik bozukluğunun yansımasıdır, sizin eksikliğiniz değil.


  2. Sınırlarınızı Çizin: Bu en zorlu ama en hayati adımdır. Size zarar veren davranışlara "hayır" demeyi öğrenmelisiniz. Bu, ilişkinin seyrini değiştirebilir veya sonlandırabilir, ancak sizin ruh sağlığınız her şeyden önemlidir. Sağlıklı sınırlar çizmek, kendinize duyduğunuz saygının en temel göstergesidir. .


  3. Duygusal Mesafenizi Koruyun: Onların öfke patlamalarını veya manipülasyonlarını kişisel almamaya çalışın. Bunun, onların kırılgan egolarını koruma mekanizması olduğunu kendinize hatırlatın.


  4. Kendi Destek Sisteminizi Oluşturun: Güvendiğiniz arkadaşlarınızla, ailenizle konuşun. Sizi anlayan ve destek olan insanlarla vakit geçirmek, narsistin yarattığı izolasyonu kırmanıza yardımcı olur.


  5. Profesyonel Destek Alın: Bir terapistle konuşmak, yaşadıklarınızı anlamlandırmanıza, kaybettiğiniz özgüveninizi yeniden inşa etmenize ve bu tür toksik ilişkilerden kurtulmak için stratejiler geliştirmenize yardımcı olabilir.



Toksik İlişki Ne Demek? Toksik Bir İlişkide Olduğunuzu Nasıl Anlarsınız?



Bir başkasının aynasında yansımanızı aramaktan vazgeçip kendi ışığınızı bulduğunuzda, iyileşme süreci başlar. Bu yolculuk kolay olmayabilir, ancak sonunda sizi daha güçlü, daha bilinçli ve en önemlisi kendinizle barışık bir birey yapacaktır. Unutmayın, en değerli yansıma, kendi gözlerinizde gördüğünüz, sevgi ve şefkat dolu bakışınızdır.






Sıkça Sorulan Sorular (SSS)














Yasal Uyarı !



www.farukcesur.com.tr adresinde yer alan bilgiler, psikoloğun yapacağı yüz yüze görüşmenin bir alternatifi değildir. Web sitemizde bulunan tüm içerikler web sitemize gelen ziyaretçileri bilgilendirmek amacı ile hazırlanmaktadır. Sitemizde yer alan tüm bilgiler (Blog Yazıları, makaleler, sayfalar), hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini almaz. Site içerisinde bulunan bilgiler tamamen bilgilendirme amaçlıdır.



Sitemizden yola çıkarak herhangi bir ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinizin değiştirilmesi kesinlikle tavsiye edilmez ve önerilmez. Web site içeriğimiz kişisel teşhis ya da kişisel tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Bu bilgilendirme kesinlikle bir psikoloğun danışanıyla görüşmesi yerine geçmez. Bu sitedeki içerikler bilgilendirme amaçlı olup, tedavi yerine geçmez. Tanı ve müdahale ve destek için lütfen uzman desteğine başvurunuz. İntihar veya ölüm düşüncesi veya riskiniz varsa derhal 155 ve 112’yi arayınız. Sitede Türkiye Cumhuriyeti kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.








https://www.farukcesur.com.tr/narsist-ne-demek-narsisizm-belirtileri/?fsp_sid=1228

3 Ekim 2025 Cuma

Sınır Koymak Neden Önemlidir? - Şanlıurfa Psikolog Faruk CESUR



Sınır koymak, bireyler arasında ilişkilerin temellerini oluşturan en önemli bileşenlerden bir tanesidir. Bireyler kendi limitlerini bilmesi, kendi sınırlarını koyması ve bulunduğu sınırlar arasında kendini özgür hissetmesi ihtiyaçların karşılanması için yeterli olacaktır. Bireyler tarafından konulan sınırlar, bireylerin tanımlanmasında etkin rol oynarken sınırlar bireylerin neler yapıp yapamayacağı konusunda da belirleyici rol oynar. Sadece bireysel olarak değil, farklı bireyin size yaklaşım durumunu da kendi çizdiğiniz sınırlar belirler.



Ne Zaman Sınır Konmalı?



Her birey kendi sınırlarına saygı duyduğu gibi başkalarının sınırlarına da saygı duymak zorundadır. Bu sayede başkalarının da kendi sınırlarımıza saygı duymasını bekleriz. Bazı durumlarda başkaları tarafından saygı duyulmak için kendi sınırlarımızı net şekilde belirlememiz gerekir. Kendi sınırlarımızı koyma ihtiyacı hissettiğimiz zamanlarda, onlara saygı duymayan ve sınırlarımızın hiçe sayıldığını göstermek istediğimizde duygusal ifadeler kullanırız.



Sınırlarınızın ihlal edildiği durumlarda duygusal olarak genellikle sinirlenme, ağlama ya da yüksek sesle konuşma duyguları kendini gösterir. Fiziksel temaslar, sözle rahatsız edilme durumları ve bazı durumlarda bakışlar dahi sınırların ihlal edilmesine neden olabiliyor. Öfke duygusunu gösterdiğiniz zamanlarda sınır koymak çok daha kolay hale gelirken, bu duygu sayesinde kendinizi ifade etmiş olursunuz. Sınırlarınızı belirler ve buna göre karşı tarafın hareket etmesini sağlarsınız.  



Sınır Koyma Nasıl Olmalıdır?



Her birey kendi inancına, düşüncesine, desteklediği bir parti ya da sorumluluğa sahiptir. Bireyler sizin kendi düşüncelerinizi eleştirmeye hakkı yoktur. Özellikle karşı taraf size saygı göstermiyorsa sınırınızı koymak en etkili çözüm olacaktır. Kişisel sınırlarınıza girmesine izin vermeden ve karşı tarafının sınırlarını ihlal etmeden düşüncelerinizi söylemekte özgür olduğunuzu unutmayın.



Her birey kendi sınırlarını koruyarak saygısını sürdürür. Ancak sınırlarınızı aşmak isteyen biriyle bir ya da birden fazla görüşme durumları olduysa, kibar ve nazik birey olarak saygılı ve sınırlarınızı ihlal etmemesi için uyarılarda bulunabilirsiniz. Kişisel alanınızı ve sınırlarınızı ihlal eden birine karşı saygılı ve kibar davranmak her zaman mümkün olmaz. Bu nedenle sınırlarınızı bireylere yönelik koyma yöntemleri sayesinde karşınızdakine düşüncenizi rahat bir şekilde ifade edebilirsiniz.



Sınır Koymak


Sınır Koyma Yöntemleri Nelerdir?



İletişim kurun



Kendi sınırlarınızı belirledikten sonra, düşüncelerinizi karşı tarafa net bir şekilde ifade edin. Düşüncenizi, isteklerinizi ve sınırlarınızı saygılı, kibar ve nazik bir şekilde iletin. Bunun bir daha olması durumunda ne gibi tepkiler vereceğinizi ve neyle karşılaşacağı konusunda net ifadelerde bulunun.



Aile ve Çocuk İletişimi ile ilgili yazımızı okumak için lütfen tıklayın



Niyetinizi İfade Edin



Niyeti karşı tarafa ifade etmek, sınır koymanızı ve kolayca anlaşılmanızı sağlayacaktır. Niyet ifade ederken bunu kırmayacak şekilde gerçekleştirmek her iki tarafın sınırlarını zedelemeyecektir. Niyet ifade ederken amacın karşı tarafı kırmak, incitmek ya da küçük düşürmek olmadığını bilin ve ifade ederken kırıcı olmaktan kaçınmaya özen gösterin.



Seçenekler Sunun



Genelde konuşmaya başlamak için günlük hayatta gerçekleşen olaylar hakkında konuşma yapılır. Bunun en önemli nedeni konuşulacak konu hakkında kırıcı olmadan farklı seçenekler sunmak için konuşmayı yumuşak bir dille başlatmaktır. Seçeneklere sahip olmak her insan için özgürlük anlamı taşır. Bu sayede hem kendiniz hem de karşı taraf için en iyi kararı vererek sınırlarınızı korursunuz. Karşı tarafın sınırlarını yıkmadan kendinizi anlatmış olursunuz.



Alternatif sunmak



Günümüzde hayatın her alanında ısrar ve karar değiştirme yöntemleriyle karşı karşıya kalırız. Bu durumlardan kaçınmak oldukça zordur. Bunun önüne geçmek için farklı alternatifler sunarak sınırlarınızı zorlamayacak seviyelerde davranabilirsiniz.



Sınırları koruyun



Sınır koymak kadar sınırları korumak ta son derece önemlidir. Bu nedenle sınırlarınızı bilerek hareket etmek özgür hissetmenize neden olabileceği gibi, sınırlarınıza müdahale edilmesi özgürlüğünüzün kısıtlanmasına neden olacağını unutmayın.



Son olarak sınır koymak hakkında daha çok bilgi ve birikim sahibi olmak isterseniz Psikonet yayınlarının İyileştiren Sınırlar: Sağlıklı Sınırlar Çekmek ve Hayır Demek Üzerine kitabını okuyabilirsiniz.



Yasal Uyarı !



www.farukcesur.com.tr adresinde yer alan bilgiler, psikoloğun yapacağı yüz yüze görüşmenin bir alternatifi değildir. Web sitemizde bulunan tüm içerikler web sitemize gelen ziyaretçileri bilgilendirmek amacı ile hazırlanmaktadır. Sitemizde yer alan tüm bilgiler (Blog Yazıları, makaleler, sayfalar), hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini almaz. Site içerisinde bulunan bilgiler tamamen bilgilendirme amaçlıdır.



Sitemizden yola çıkarak herhangi bir ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinizin değiştirilmesi kesinlikle tavsiye edilmez ve önerilmez. Web site içeriğimiz kişisel teşhis ya da kişisel tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Bu bilgilendirme kesinlikle bir psikoloğun danışanıyla görüşmesi yerine geçmez. Bu sitedeki içerikler bilgilendirme amaçlı olup, tedavi yerine geçmez. Tanı ve müdahale ve destek için lütfen uzman desteğine başvurunuz. İntihar veya ölüm düşüncesi veya riskiniz varsa derhal 155 ve 112’yi arayınız. Sitede Türkiye Cumhuriyeti kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.




https://www.farukcesur.com.tr/sinir-koymak/?fsp_sid=1214

26 Eylül 2025 Cuma

Daha Fazla Farkındalık Ve İyi İletişim İstiyorsanız Neden Olmasın?



Farkındalıkta danışmanlık desteği neler kazandırır?



Günlük hayatın stresinden arınmak, uzaklaşmak için farklı yöntemler denenmekle birlikte kimi zaman bir uzmandan destek almakta istenebilir. İşte bu uzman kişiler psikolojik danışmanlık yapan kişiler olarak kendilerinden destek almak isteyen kişinin kendini daha iyi anlaması, farkındalıklarının artması ve problemlerinin neler olduğunu anlayarak onlar için çözüm üretebilmesine yardımcı olurlar. Bu sayede kişi daha sağlıklı kararlar alabilir, çevresiyle daha uyumlu olarak sağlıklı iletişim kurabilir.



Farkındalık Kazanmak Mümkün


Psikolog kimdir?



Psikolog; üniversitelerin 4 yıllık eğitim veren psikoloji bölümünde eğitim alarak mezun olan uzman kişilerdir. Bu bölümden mezun olan uzmanlar hastanelerde, özel kliniklerde okullarda görev alabilmektedirler. Çocukların gelişim veya ergenlik döneminde bu desteği alabiliyor olması ilerleyen dönemlerdeki sorunlarla baş edebilmeleri için oldukça faydalıdır.



Rehberlik etmek ne demek değildir?



Danışmanların aynı zamanda rehberlik ettiğinden de bahsetmiştik. Peki, rehberlik aynı zamanda ne demek değildir? Sorusuna da cevap vermek gerekir. Çünkü rehberlik bireyin yerine direk kararlar vermek veya çözümleri direk söylemek anlamına gelmemektedir. Özetle maddelemek gerekirse:



 - Rehberlik demek, bireyin veya çocuğun direk elinden tutup yürütmek ve tüm ihtiyacı olanları vermek değildir.



 - Her sorunda korumaya çalışmak, her sıkıntılı durumdan kurtarmaya çalışmak ve doğrudan yardım etmek değildir.



 - Bireye ya da çocuğa, nasihatta bulunmak, telkin veya tavsiyelerde bulunmak değildir.



 - Rehberlik, bir takım testlerle, anketlerle dosya doldurmak değildir.



 - Okulda görevli olduğu süre içerisinde, disiplini sağlamaya çalışmak veya öğrencileri kontrol ederek tehdit etmek değildir.



 - Rehberlik, öğrencilerle ahbaplık etmek değildir.



 - Bilgiler doğrultusunda ikna etmeye çalışmak ya da çocukların davranışlarını etkilemeye çalışmak değildir.



Farkındalık nedir?


Danışmanlık desteği neler kazandırır?



Günlük hayatın stresinden arınmak, uzaklaşmak için farklı yöntemler denenmekle birlikte kimi zaman bir uzmandan destek almakta istenebilir. İşte bu uzman kişiler psikolojik danışmanlık yapan kişiler olarak kendilerinden destek almak isteyen kişinin kendini daha iyi anlaması, farkındalıklarının artması ve problemlerinin neler olduğunu anlayarak onlar için çözüm üretebilmesine yardımcı olurlar. Bu sayede kişi daha sağlıklı kararlar alabilir, çevresiyle daha uyumlu olarak sağlıklı iletişim kurabilir.



Bütün bunların olumlu yönde ilerlemesiyle hem iş hem de sosyal hayatta daha fazla keyif alarak günlerin ve yaşamın devam etmesi sağlanır. Danışman ve danışan arasında karşılıklı iletişimle devam ettirilen bir süreçtir. Süreç içerisinde danışan kişinin kendisi ve çevresine olumlu yönde daha etkili davranışları geliştirebilmesi, sergilediği tutumların farkına vararak kendisini daha hissetmesi söz konusudur. Danışan kişinin, kendisi için en verimli şekilde seçimleri yapabilmesi, olayları yorumlayabilmesi ve yapacağı planlar hakkında kara verebilmesi için gerekli olan bilgi, beceri ve yeteneği kazanması için aynı zamanda rehberlik edilmiş olunur. Cesur danışmanlık uzmanları tüm bunlarla ilgili soruların cevabı ve üst düzeyde bireye faydayı sağlamak için sürekli yeni araştırmalar yapar ve sunarlar.



İşte tüm bunlar ve daha fazlasıyla ilgili destek almak istiyorsanız bizimle iletişime geçebilir, hem hizmetlerimiz ve danışmanlarımızla ilgili hem de şanlıurfa psikolog fiyatları ile ilgili bilgi alabilirsiniz.





Yasal Uyarı !



www.farukcesur.com.tr adresinde yer alan bilgiler, psikoloğun yapacağı yüz yüze görüşmenin bir alternatifi değildir. Web sitemizde bulunan tüm içerikler web sitemize gelen ziyaretçileri bilgilendirmek amacı ile hazırlanmaktadır. Sitemizde yer alan tüm bilgiler (Blog Yazıları, makaleler, sayfalar), hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini almaz. Site içerisinde bulunan bilgiler tamamen bilgilendirme amaçlıdır.



Sitemizden yola çıkarak herhangi bir ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinizin değiştirilmesi kesinlikle tavsiye edilmez ve önerilmez. Web site içeriğimiz kişisel teşhis ya da kişisel tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Bu bilgilendirme kesinlikle bir psikoloğun danışanıyla görüşmesi yerine geçmez. Bu sitedeki içerikler bilgilendirme amaçlı olup, tedavi yerine geçmez. Tanı ve müdahale ve destek için lütfen uzman desteğine başvurunuz. İntihar veya ölüm düşüncesi veya riskiniz varsa derhal 155 ve 112’yi arayınız. Sitede Türkiye Cumhuriyeti kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.




https://www.farukcesur.com.tr/farkindalik/?fsp_sid=1200

19 Eylül 2025 Cuma

Nomofobi: Telefonsuz Kalma Korkusu



Bu yazımda sizinle nomofobi yani telefonsuz kalma korkusunu hakkında bilgiler vereceğim. Günümüzde teknolojinin hızla gelişmesiyle birlikte, cep telefonları artık hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Ancak bazı insanlar için bu bağımlılık boyutuna ulaşabilir ve telefonsuz kalmaktan büyük bir korku duyar hale geldiler. İşte bu durumun adı nomofobi olarak bilinir. Nomofobi nedir, belirtileri nelerdir, nasıl teşhis edilir ve kimler risk altındadır gibi soruların cevaplarını bu yazımda bulacaksınız. Ayrıca, korunma yolları ve tedavi yöntemleri hakkında da detaylı bilgiler paylaşacağım.



Nomofobi Nedir?



Modern teknolojinin yaygınlaşmasıyla birlikte ortaya çıkan ve kişilerin cep telefonlarından uzak kalmaktan duydukları aşırı korkuyu ifade eden bir terimdir. Cep telefonları artık hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir ve bu durum nomofobiye zemin hazırlamaktadır.



Belirtileri arasında sürekli olarak telefon kontrolü yapma, telefonun başından uzaklaştığında endişe duyma ve panik atak gibi ruhsal belirtiler bulunmaktadır. Bu korku, kişinin gündelik yaşamını olumsuz etkileyebilir ve sosyal ilişkileri zarar görebilir.



Nomofobi'nin teşhisi genellikle kişinin psikolojik durumu, çevresel faktörler ve cep telefonu kullanım alışkanlıkları göz önünde bulundurularak konulmaktadır. Kişinin ruh sağlığını olumsuz etkileyen belirtiler varsa, bir uzmana başvurarak destek alması çok önemlidir.





Belirtileri Nelerdir?



Günümüzde yaygın bir sorun halindedir ve belirtileri genellikle diğer kaygı bozukluklarıyla benzerlik gösterir. Bu korku ve endişenin belirtileri arasında sürekli olarak telefonunu kontrol etme ihtiyacı, telefon olmadan yalnız hissetme, sürekli olarak telefonunun yanında olması, sosyal etkileşimlerde zorlanma, uyku problemleri ve konsantrasyon eksikliğini sayabiliriz.



Kişinin günlük yaşamını etkiler ve sosyal ilişkilerinde sorunlara neden olabilir. Bu sebeple belirtilerin farkına varmak ve gerektiğinde profesyonel yardım almak önemlidir. Ayrıca bu belirtiler sürekli hale geldiğinde bu alanda daha önce çalışmış uzmana danışmanın faydalı olabileceği unutulmamalıdır.



Belirtileri genellikle kişiden kişiye farklılık gösterebilir ve belirtiler zamanla değişebilmektedir. Bu nedenle bu belirtileri dikkatlice gözlemlemek ve gerektiğinde tedavi sürecini başlatmak gerekir. Unutmamak gerekir ki, kendi sağlığımızı ihmal etmemek ve duygusal ihtiyaçlarımıza gereken önemi vermek her zaman en öncelikli konudur.



Nasıl Teşhis Edilir?



İnsanların sürekli olarak telefonlarıyla bağlantıda olma ihtiyacı hissetmelerine dayanan bu korku, hayatlarını olumsuz yönde etkileyebilir. Peki, nomofobi nasıl teşhis edilir?



Teşhisi için kişinin sürekli olarak telefonunu yanında taşıma ihtiyacı hissetmesi, telefonunu kullanamadığı zamanlarda huzursuz ve endişeli hissetmesi, telefonu olmadan nasıl bir güvensizlik hissi yaşadığını fark etmesi gibi belirtilerin gözlemlenmesi gerekmektedir.



Bunun yanı sıra, nomofobi testleri de yapılarak kişinin teknoloji bağımlılığı seviyesi ölçülebilir. Bu testler genellikle uzmanlar tarafından yapılmakta olup, kişinin telefon kullanım alışkanlıkları ve psikolojik durumu değerlendirir.



Kimler Risk Altındadır?



Gençler: Gençler, sosyal medya ve dijital teknolojilere daha fazla maruz kaldıkları için risk daha yüksektir. Akıllı telefonları sürekli olarak kullanma ihtiyacı hisseden gençler, bu korkuya daha yatkındır.



Çalışanlar: Yoğun iş temposu altında çalışanlar, akıllı telefonlarını iş hayatlarında sıkça kullanmak zorunda oldukları için nomofobi riski altında olabilirler. Sürekli olarak mesajlara ve maillere cevap verme gerekliliği çalışanları bu korkuya sürükleyebilir.





Tedavi Yöntemleri Nelerdir?



Bu bağımlılığın tedavisinde birçok farklı yöntem bulunmaktadır. Bu yöntemlerin başında psikoterapi hizmeti gelmektedir. Psikoterapi, bireyin nomofobi nedenlerini anlamasına ve yönetmesine yardımcı olabilir.



Diğer bir tedavi yöntemi ilaç tedavisi olabilir. Nomofobi, bazı durumlarda anksiyete veya depresyon gibi psikolojik sorunlarla ilişkilendirilebilir. Bu durumlarda uzman doktorlar ilaç tedavisi önerebilir. Hipnoterapi ve meditasyon gibi alternatif terapi yöntemleri de tedavide etkili olabilir.



Ayrıca, teknoloji kullanımını azaltma, mindfulness ve spor gibi aktivitelerle desteklenen tedavi yaklaşımları da başarılı sonuçlar verebilir. Tedavi yöntemleri bireyin yaşadığı nomofobi düzeyine ve semptomlarına göre farklılık gösterebilir. Bu nedenle, bir uzmana danışarak kişiye özel bir tedavi planı oluşturulması önemlidir.



Nomofobiden Korunma Yolları



1. Telefon Kullanımını Sınırlandırma: Telefon kullanımını belirli saat aralıklarına sınırlamak, sürekli olarak telefona bakma alışkanlığını azaltabilir. Günlük olarak belirli bir telefon kullanım süresi belirleyerek bu konuda disiplinli olmak faydalı olacaktır.



2. Alternatif Aktiviteler Bulma: Telefon bağımlılığını azaltmak için telefon kullanımı dışında yapılacak aktiviteler bulmak önemlidir. Kitap okumak, spor yapmak, doğada vakit geçirmek gibi etkinliklerle telefon kullanımını azaltabilir ve nomofobiden korunabilirsiniz.



3. Teknoloji Detoks yapma: Belirli aralıklarla teknolojik cihazlardan uzak kalmak, zihinsel ve ruhsal olarak dinlenmenize yardımcı olabilir. Haftada bir gün ya da belirli saat aralıklarında telefon ve diğer teknolojik cihazlardan uzak durarak nomofobiden korunabilirsiniz.





Korunma YoluNasıl Yapılabilir?
Telefon Kullanımını SınırlandırmaBelirli saat aralıklarına sınırlamak
Alternatif Aktiviteler BulmaKitap okuma, spor yapma gibi etkinliklerle telefon kullanımını azaltma
Teknoloji Detoks YapmaHaftada bir gün ya da belirli saat aralıklarında teknolojik cihazlardan uzak durma




Sık Sorulan Sorular



Nomofobi nedir?

Teknoloji bağımlılığı olarak da bilinen bir durumdur ve kişinin cep telefonundan uzak kalma korkusu olarak tanımlanır.

Nomofobi hangi belirtilere sahiptir?

Belirtileri arasında sürekli olarak telefon kontrol etme isteği, panik atağa benzeyen tepkiler verme, telefonun yanında olmadığında endişe ve huzursuzluk hissetme gibi durumlar bulunmaktadır.

Nomofobinin sebepleri nelerdir?

Genellikle teknoloji ve sosyal medya bağımlılığından kaynaklanır. Aynı zamanda çocukluk veya gençlik dönemlerinde yaşanan travmatik deneyimler de neden olabilir.

Nomofobi nasıl tedavi edilir?

Tedavisi genellikle terapi ve danışmanlık yöntemleri ile gerçekleştirilir. Kişinin telefon kullanım alışkanlıklarını değiştirmesi ve bağımlılığıyla baş etme stratejileri geliştirmesi sağlanır.

Nomofobiye yakalanan kişiler ne gibi önlemler alabilir?

Bu sorunu yaşayan kişiler, telefonlarını belirli sürelerle kapatarak teknolojik araçlardan uzaklaşabilir, spor ve sosyal aktivitelere yönelebilir ve dozunda telefon kullanımı sağlayabilir.

Nomofobi sonucunda ortaya çıkabilen sorunlar nelerdir?

Kişinin sosyal ilişkileri zayıflayabilir, duygusal sorunlar yaşayabilir, konsantrasyon ve uyku düzeninde bozulmalar meydana gelebilir.

Nomofobi konusunda bilinmesi gerekenler nelerdir?

Gençler arasında daha sık görülen bir durumdur. Ayrıca teknoloji ve internet kullanımının artmasıyla birlikte yaygınlaşmaktadır. Sağlıklı bir iletişim ve sosyal yaşam için nomofobiye karşı dikkatli olmak önemlidir.




Yasal Uyarı !



www.farukcesur.com.tr adresinde yer alan bilgiler, psikoloğun yapacağı yüz yüze görüşmenin bir alternatifi değildir. Web sitemizde bulunan tüm içerikler web sitemize gelen ziyaretçileri bilgilendirmek amacı ile hazırlanmaktadır. Sitemizde yer alan tüm bilgiler (Blog Yazıları, makaleler, sayfalar), hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini almaz. Site içerisinde bulunan bilgiler tamamen bilgilendirme amaçlıdır.



Sitemizden yola çıkarak herhangi bir ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinizin değiştirilmesi kesinlikle tavsiye edilmez ve önerilmez. Web site içeriğimiz kişisel teşhis ya da kişisel tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir. Bu bilgilendirme kesinlikle bir psikoloğun danışanıyla görüşmesi yerine geçmez. Bu sitedeki içerikler bilgilendirme amaçlı olup, tedavi yerine geçmez. Tanı ve müdahale ve destek için lütfen uzman desteğine başvurunuz. İntihar veya ölüm düşüncesi veya riskiniz varsa derhal 155 ve 112’yi arayınız. Sitede Türkiye Cumhuriyeti kanun içeriğine aykırı ilan ve reklam yapma kastı bulunmamaktadır.
















https://www.farukcesur.com.tr/nomofobi-telefonsuz-kalma-korkusu/?fsp_sid=1186

17 Eylül 2025 Çarşamba

Ruh Sağlığını Korumak İçin 5 Öneri



Oldukça yoğun ve yorucu bir dünyada yaşıyoruz. Gelişen teknoloji, insanoğlunun işlerini her ne kadar kolaylaştırıyor olsa da, yaşadığımız yoğunluk bir türlü azalmıyor, her geçen gün daha da artıyor.



Modern hayatın beraberinde getirdiği yüksek tempo ile yaşamaya çalışırken, zihin sağlığını muhafaza etmek, ruh sağlığını korumak biraz daha zorlaşıyor. Günümüzde, depresyon, stres, anksiyete artık sıradanlaşmış rahatsızlıklar olarak karşımıza çıkıyor ve kime sorsanız stresli, kime dokunsanız depresyonda. Akıl ve ruh sağlığını korumak, daha iyi kararlar alabilmek, daha pozitif hissetmek, insanlarla daha sağlıklı ilişkiler kurabilmek ve mutlu olabilmek için en önemli etkenlerin başında geliyor. İşte size, ruh sağlığınızı koruyabilmenizi kolaylaştıracak birkaç öneri.



Ruh Sağlığını Korumak;



1-) Sağlıklı Beslenin



Ünlü diyetisyen Naomi Mead, protein ve lif açısından zengin besinlerin, ruh sağlığına önemli katkısı olduğunu söylüyor. Ruh sağlığı için, taze meyve ve sebzelerin daha sık ve düzenli olarak kullanılması gerekliliğinin altını çiziyor. Sıvı açısından zengin besinlerin, zihin gücünü %20 attırdığı, yapılan araştırmaların neticesinde ortaya konmuştur. Muz ve çiğ fındık gibi besinler de mutluluk verici gıdalardır.



2-) Sessiz Bir Ortam Bulun



sessizlik-ve-sukunet
Ruh sağlığınızı korumak için, sükuneti ve huzuru hissedeceğiniz ortamlarda bulunmaya özen gösterin.


Gün boyunca gürültü içinde yaşıyoruz ve artık gürültü günlük hayatımızın bir parçası olmuş durumda. Biz farkına varamasak da gürültü, ruh sağlığımıza ciddi zararlar veriyor. Trafik, korna sesleri, insanların bağrışmaları ve yüksek sesli konuşmaları, televizyonlar, megafonlar derken gürültü içinde boğuluyoruz. Sessizlik ve dinginlik ruhumuzun temel ihtiyaçlarından biridir. Her gün mutlaka sessizliği sağlayabileceğiniz bir ortamda kendinizle baş başa kalmanız, size iyi gelecektir.



Bu sessizlik dakikalarında düşüncelerinizi gözden geçirmek için zamanınız da olacak. Günlük hayatta bazen sağlıklı düşünemeyebiliyoruz. Alacağımız kararlarla ilgili olarak, sükunete ayırdığımız bu zaman dilimini değerlendirebiliriz.



3-) Ruh Sağlığını Korumak İçin Stresten Kaçının



ruh-sagligini-korumak
Modern çağın en büyük problemlerinden biri stres...


Stres, çağımızın en önemli ve yaygın rahatsızlıklarından biri ve hem zihin, hem beden sağlığına zarar veriyor. Ruh sağlığını korumak, biraz da bu kadar yaygın bir hale gelen stresten korunmaktan geçiyor. Stres, aşırı yorgunluk, depresyon, olumsuz duygular, saç dökülmesi, kilo kaybı veya kilo alma, kısırlık, kas ağrıları ve iç organlarda aksaklıklara neden olabilen ciddi bir durumdur. Öncelikle hayatımızda strese neden olan şeyleri tespit etmekle işe başlamalı ve bu durumlardan korunmanın yollarına bakılmalıdır. Günlük düzenli yürüyüşler, egzersiz yapmak, sağlıklı beslenmek, sürekli olumsuz düşünceler besleyen insanlardan uzak kalmak, sağlıklı bir beslenme ile stresten kendinizi koruyabilirsiniz.



4-) Zihninizi Açık Tutun



Bulmacalar, yap-bozlar, zihni çalıştıran zeka oyunlarıyla zihninizi sürekli aktif halde tutun. Düzenli kitap-dergi okuma alışkanlığı edinin. Zihninizi atıl durumda bırakmayın ve sürekli işlemesini sağlayın. Unutulmamalıdır ki kitap okumak, boş zamanları değerlendirmek için yapılacak bir faaliyet değildir. Okumak, günlük rutinlerimizden biri olmalıdır. Ruh sağlığını korumak, aktif bir zihinle mümkündür.



5-) Konuşun



Tıkandığınız, zorlandığınız durumlarda sevdiklerinizden, fikir ve görüşlerine önem verdiğiniz insanlardan, uzmanlardan destek istemeyi bir acizlik ve zayıflık göstergesi olarak düşünmeyin. Bazen farklı bakış açıları, ufkunuzu açabilir ve sağlıklı kararlar almanıza yardımcı olabilir. Bu sebeple, insanlarla konuşmaktan çekinmeyin. İnsanlarla ilgili yaşadığınız problemleri, konuşarak çözmeye çalışın ve içinizde biriktirmeyin. Biriken olumsuz duygular, ileride daha büyük duygusal patlamalara ve psikolojik rahatsızlıklara yol açabilir. Sabırla, anlayışla, herkesi kendi konumunda kabul ederek sorunlarınıza çözümler üretin.



Ruh Sağlığını Korumak Neden Önemli?



Ruh sağlığını korumak, beden sağlığını da korumanın birinci kuralı ve ilk adımıdır. Fiziksel rahatsızlıkların neredeyse tamamına yakını, ruhsal bozukluklardan kaynaklanır. Stresin, depresyonun, kaygı bozukluklarının, anksiyetenin, günümüz modern toplumunun ciddi bir bölümünde görülmesi, beraberinde birçok fiziksel hastalığı da doğurmuştur. Bu nedenle ruh ve zihin sağılığımızı korumak, beden sağlığımızı da korumak anlamına gelir. Vücudumuzu bir bütün olarak düşündüğümüzde ve her organın bir biriyle bağlantılı olduğunu idrak ettiğimizde bunun önemini çok daha iyi kavrıyoruz.



Bu nedenle ruh sağlığımıza büyük bir önem vermeli, “el-alem ne der” kalıbından sıyrılarak gerektiği taktirde uzmanlardan yardım almaktan geri durmamalıyız.




https://www.farukcesur.com.tr/ruh-sagligini-korumak/?fsp_sid=1172

15 Eylül 2025 Pazartesi

Ergenlik Dönemi ve Anne-Baba Tutumları



Ergenlik dönemi, çocukların gelişim dönemleri içinde anne-babaları en çok zorlayan dönemdir. Çocuklarda bu dönemde yaşanan fiziksel ve ruhsal değişimler, ebeveynler ile çocuk arasındaki iletişimi zaman zaman güçleştirir. En başta söylemek gerekir ki, her gelişim döneminde olduğu gibi, ergenlik döneminde de anne-babalar sabırlı ve anlayışlı olmak mecburiyetindedir.



Kızlarda 10-11, erkeklerde ise 11-12 yaşlarında başlayan ergenlik dönemi, çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemidir. Ergenlik her çocuk için kendine has ve özel bir süreçtir. Bu nedenle genel geçer bilgilerle birlikte, kendi çocuğumuzu iyi tanıyarak bu dönemi en zararsız şekilde atlatmaya bakmalıdır.



Ergenlik Dönemi Belirtileri



Ergenlik döneminde kız ve erkek çocuklarında birbirinden farklı değişimler gözlemlenir.



Kız çocukları;
Göğüste büyüme
Genital bölgede ve koltuk altlarında tüylenme
Adet kanamasının görülmeye başlanması



ergenlik-doneminde-anne-baba-tutumlari
Ergenlik döneminde çocuklar, dış görünümlerine daha çok özen gösterir.


Erkek çocukları;
Yumurtalık bölgesinde hacmin büyümesi
Genital bölgede ve koltuk altlarında tüylenme ve genital bölgede rengin koyulaşması
Seste kalınlaşma (genellikle 13-14 yaşlarında başlar)



Erkek çocuklarında ergenlik dönemi genellikle 14-15 yaşlarına gelindiğinde, kız çocuklarında ise 13 yaşlarında tamamlanır. Bu dönem fiziksel açıdan bu yaşlarda tamamlansa da, ruhsal gelişim açısından 20 yaşlarına kadar devam edebilir. Ergenlik süreci, cinsiyete, ırka, genetik özelliklere, beslenme ve kiloya, sportif faaliyetlerde bulunmaya, psikolojik ve sosyal duruma göre değişiklik gösterir.



Erken ergenlik nedir?



kiz-cocuklarinda-ergenlik-donemi
Erken ergenlik dönemi, kızlarda çok daha fazla görülür.


Ergenlik döneminde görülmesi gereken özelliklerin, kız çocuklarında 8, erkek çocuklarında ise 9 yaşından önce görülmeye başlanması, erken ergenlik dönemi olarak adlandırılır. Erken ergenlik, kız çocuklarında erkek çocuklarına nazaran daha çok görülür. Bu durum hormonlardan, fazla kilodan, genetik özelliklerden, endokrin bozuculardan, elektromanyetik alana maruz kalmaktan, anne-babadan ayrı kalmak gibi faktörlerden kaynaklanabilmektedir. Erken ergenlik herhangi bir rahatsızlıktan kaynaklanıyorsa, 28 günlük veya 3 aylık olarak uygulanan ergenlik aşısı ile tedavi edilebilir.





Nefes Egzersizi Nedir?Günlük Hayatta Stresi Önlemenin 10 Yolu
Aile ve Çocuk İletişimiKonfor Alanınızdan Nasıl Çıkabilirsiniz?


Ergenlik Döneminde Anne-Baba Tutumları



Bu dönemde yaşanan iletişim sıkıntılarının genel nedeni, anne-babaların yeterli bilgiye sahip olmaması ve çocuklarına nasıl davranacakları konusunda yaşadıkları tereddütlerdir. Anne-babalar öncelikle bu dönem hakkında yeterli bilgiye sahip olmalıdır. Çocukların fiziksel değişimlerinin yanı sıra, yaşadıkları duygusal ve zihinsel değişimlere ebeveynlerin doğru bir yaklaşım gösterememesi, anne-baba ile çocuk arasında duygusal uzaklaşmalara neden olabilir.
Kendini tanıma sürecine giren çocuğun, bu dönemde ailesinden kısmen uzaklaşması, arkadaşlarına daha fazla önem vermesi, kendini bir gruba dahil etme çabaları, normal olarak görülmelidir. Ailenin dikkat etmesi gereken en önemli şey, yanlış arkadaşlıklar kurmalarının önüne geçmektir. Elbette bizim için yanlış olan arkadaş seçiminin onlar için normal görülebileceğini unutmayarak çocuklarımıza yaklaşmalıyız. Koruma içgüdüsü ile yanlış tavırlardan sakınmalı, onlara arkadaşını kötülemekten ziyade neden yanlış seçim olduğu doğru bir ifade biçimiyle anlatılmalıdır.



ergenlik-donemi
Anne-babalar bu dönemde büyük bir hassasiyet içinde hareket etmelidir.


Çocukların ergenlik dönemi içindeyken giydikleri kıyafetler, saç stilleri, konuşma biçimleri değişebilir. Bunun nedeni, çocuğun arkadaş ortamında kabul görme isteğidir. Ebeveynler çocuklarındaki değişimlere bu bakış açısı ile yaklaşabilirse, yaşanılacak çatışmalar en aza indirgenecektir. Çocuklar bu dönemde dış görünümlerine çok büyük bir önem verirler ve özen gösterirler. Gereksiz tartışmalardan kaçınmak için, onların dış görünüşleri ile ilgili eleştiriler yapmaktan vazgeçmeliyiz.



Bu dönemde ders başarısının düşmesi zaman zaman karşılaşılan bir durumdur. Çocuklar, verimli ders çalışma teknikleri konusunda bilgilendirilmeli ve desteklenmelidir.



Yine ergenlik döneminde çocuklar kendi fikirlerinin doğru olduğunu düşünür. Bu nedenle onlara bazı şeyleri kabul ettirmek mümkün olmayabilir. Bu nedenle yine ciddiye alınamayacak konularda onlarla tartışmaya girmek gereksizdir. Soğukkanlı olmak ve sabırla yaklaşmak doğru olacaktır.



Ergenlik döneminin sağlıklı bir biçimde geçmesi için anne-babalar çocuklarını dinlemeli, onlarla gerektiğince konuşmalı, fikirlerine saygılı olmalıdır. Onların bu bireyselleşme çabasına destek olmak, anne-babaların bu dönemde en önemli görevlerinden biridir.



Sözlerini kesmemek, karşılarında sesimizi yükseltmemek, sakince konuşmak, onların da keyif alacağı aktiviteler içinde bulunmak, bu dönemin daha az sorunla atlatılmasını sağlayacaktır. Bizimle nasıl konuşmalarını istiyorsak, biz de onlarla o şekilde konuşmalıyız.



Anne-babaların bütün tutum ve davranışları, ileride onların nasıl birer bireyler olacağına direk etki etmektedir. Bu nedenle hassasiyet içinde yaklaşmalı, bütün gelişim dönemlerinde bizleri rol-model aldıkları unutulmamalıdır.




https://www.farukcesur.com.tr/ergenlik-donemi/?fsp_sid=1158

Çocukluk Dönemi Depresyonu: Nedenleri, Türleri ve İyileşme Süreci

Çocukluk dönemi, bir çocuğun hayatındaki en önemli ve savunmasız dönemlerden biridir. Bu dönemde yaşanan olumsuz deneyimler, çocuklarda çeşi...